Helak Olan Kavimler – Ad Kavmi

“Ad halkına gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler. Allah onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün. Şimdi onlardan hiç arta kalan bir şey görüyor musun?”
(Hakka Suresi, 6-8)

Ad Kavmi, Kurân’da adı geçen eski Arap kavimlerinden biridir. Hz. Nuh’tan sonra yaşamış olan bu kavme, peygamber olarak Hz. Hûd gönderilmiştir. Ad kavmi, Hûd’u yalanlayıp onun getirdiği dini inkar ettiği için şiddetli bir rüzgarla cezalandırılmıştır.

Ad, Nuh’un torunlarından Avs’ın oğludur. Avs’ın babası İrem, İrem’in babası ise Hz. Nuh’un oğlu Sam’dır. Tarihçiler ve tefsirciler, Âd kavmini “Âd-ı ûlâ” ve “Âd-ı uhrâ” olmak üzere iki kısma ayırırlar. Hz. Hûd’un peygamber olarak gönderildiği kavim, “Âd-ı ûlâ”dır. Necm suresinin 50. ayetinde, “Allah daha önce gelen Âd’ı helâk etti” denilmektedir. Bu yüzden tefsirciler, Ad ve Hz. Hûd’la ilgili olarak Kurân’da zikredilen benzer/ortak olayların tümünün ilk Ad kavmiyle ilgili bulunduğuna dair aynı görüştedirler.

Ad kavminin helâk edilmesinden sonra bu kavimden kurtulanların soyundan 2. Âd, yani “Âd-ı uhrâ” ortaya çıkmıştır. Zemahşerî’ye göre, İrem şehrine sahip olan da bu 2. Âd kavmidir. Ancak Kurân’da ilk Âd kavminden bahsedildiği halde, diğer 2. kavimden açıkça söz edilmemektedir. Yine Kurân’da İrem şehrinden bahsedilirken, bu şehrin hangi Âd kavmine ait olduğu açıkça belirtilmemiştir. Tefsir kaynaklarında kaydedildiğine göre İrem, Âd’ın dedesidir. Bu durumda İrem şehrinin ona izâfe edilmesi ve ilk Âd kavmi ile ilgili olması olasılığı daha yüksek görünmektedir.

ad-kavmi-yemenÂd kavminin yaşadığı coğrafi bölge Yemen’dir. Bu kavim, Yemen’de Uman’la Hadramut (Hadramevt) arasındaki geniş çöl bölgesinde yaşamıştır ki Kurân’da da Hz. Hûd’un Ahkaf bölgesinde yaşayan bir kavme peygamber olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Bu kavim, İslam’ın zuhurundan sonra asırlarca önce tarih sahnesinden çekilmesine rağmen hatırası Arap geleneğinde her zaman canlı kalmıştı.

Âd kavmiyle ilgili bilgiler, genellikle Kurân’a dayanmaktadır. Kurân’a göre bu kavim, olağanüstü saraylara, mallara, sürülere ve eşsiz bağ ve bahçelere sahipti. Bu yüzden gurur ve kibre kapılmış olan Âd kavmi, putlara tapmaya başlamış, insanlara zulmederek azgınlık ve taşkınlıkta bulunmuştur. Allah, Hz. Hûd’u bu kavme peygamber olarak göndermiş, fakat kavmi onu yalanlayarak kendisine karşı çıkmıştır.

Hz. Hud, yeryüzünde bağlar, bahçeler ve ekinlerle bolluk ve bereket yaşayan, sahip olduğu fiziki güç ve kuvvetle büyüklük taslayan Ad kavminin kendisini yalancılık ve delilikle suçlamasına karşılık onlara verilen bunca nimetlere karşılık sadece Allah’a şükredip iman etmelerini istiyordu. Hz. Hûd’un onları uyarması, Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri hatırlatarak Allah’a inanmalarını istemesine karşı onlar, “İster öğüt ver ister verme, bizce birdir, fark etmez” diyerek kendilerine yapılan uyarıları dinlememişlerdir. İsyan ve inkarlarının cezası olarak Allah, önce yağmurlarını keserek kuraklık sebebiyle ünlü İrem bağlarını kurutmuş, daha sonra kasıp kavuran bir rüzgarla onları cezalandırmıştır. 8 gün süren bu rüzgar, Kurân’ın betimlemesine göre Ad kavmini hurma kütükleri gibi bulundukları yerden söküp atmıştır. Hz. Hûd ve ona inanan müminlerse bu felaketten kurtularak 2. Ad kavminin çekirdeğini oluşturmuşlardır.

Ad kavmi Hûd Suresi’nde Hz. Hûd ve kavmi arasında geçenler ayrıntılı olarak anlatılmaktadır:

Ad (halkına da) kardeşleri Hûd’u (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz. Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu, günahkarlar olarak yüz çevirmeyin.’ ‘Ey Hud’ dediler. ‘Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz. Sana iman edecek de değiliz. Biz: ‘Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır’ (demekten) başka bir şey söylemeyiz.’ Dedi ki: ‘Allah’ı şahit tutarım, siz de şahitler olun ki, gerçekten ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım. O’nun dışındaki (tanrılardan). Artık siz bana, toplu olarak dilediğiniz tuzağı kurun, sonra bana süre tanımayın. Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. O’nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.) Buna rağmen yüz çevirirseniz, artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim de sizden başka bir kavmi yerinize geçirir. Siz O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip-koruyandır.’ Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hûd’u ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli-ağır bir azaptan kurtardık. İşte Ad (halkı): Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler. O’nun elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler. Ve bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) inkâr ettiler. Haberiniz olsun; Hûd kavmi Ad’a (Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi).
(Hûd Suresi, 50-60)

Ad Kavmi’nden bahseden diğer bir sure ise Şuara Suresi’dir.

Bu surede Ad Kavmi’nin bazı özelliklerine dikkat çekilir. Buna göre Ad, “yüksek yerlere anıtlar inşa etmekte” ve “ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları edinmekte” olan bir kavimdir. Ayrıca bozgunculuk yapıp, zorbaca davranmaktadır. Hz. Hûd, kavmini uyardığında ise, onun sözlerini “geçmiştekilerin geleneksel tutumu” olarak yorumlarlar. Başlarına bir şey gelmeyeceğinden de son derece emindirler:

hud-kavmiAd (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Hûd: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti. ‘Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir. Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz? Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz? Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz? Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının. Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti. Bahçeler ve pınarlar da. Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.’ Dediler ki: ‘Bizim için fark etmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da. Bu, geçmiştekilerin ‘geleneksel tutumundan başkası değildir. Ve biz azap görecek de değiliz.’ Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
(Şuara Suresi, 123-140)

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s