Aksırma (hapşırma), Allah’ın insana bahşettiği şaşırtıcı bir savunma mekanizmasıdır. Çünkü aksırma ihtiyacı hissettiğimiz zaman engel olamayız. Vücudunuza bu mekanizma konulmamış olsaydı, bize rahatsızlık veren pek çok zararlı maddelerden ve tozlardan kurtulamazdık. İnsan aksırınca çok kısa bir an kalbin atışı durur ve tekrar çalışmaya başlar. İşte bu, insanın ölüp de tekrar hayata dönmesi gibidir. Bu sebeple aksırma engellenmemelidir. Zira aksırma esnasında duran kalp, tekrar çalışmayabilir. Cenabı Hakk’ın insana tekrar kalbin çalışması nimetini vermesi karşısında da ‘elhamdülillah’ diyerek Cenâb-ı Hakka şükredilir.
Peygamber Efendimiz’in yanında iki kişi aksırmıştı. Efendimiz onlardan birine “Yerhamükellâh” (Allah sana rahmet etsin.) dedi fakat diğer kişiye söylemedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimizin “Yerhamükellâh” demediği kişi:“Ona yerhamükellâh dediniz; ben aksırdım, bana niye demediniz?” diye sorunca Peygamber Efendimiz:
“O kişi elhamdülillâh dedi, sen ise demedin.” buyurdu.
Aksırdığımız vakit, “Elhamdulillah” demek sünnettir. Eğer bir kimse aksırıp “Elhamdülillâh” derse, bunu duyan tüm Müslümanların, “Yerhamükellah” diye aksıran kişiye karşılık vermesi gerekir. Bu şekilde mukabelede bulunmaya “Teşmit” denilir. Bu önemli bir görev olup İslâm’ın muâşeret kâidelerinden sayılır.
Hz. Peygamber, “Müslümanın, Müslüman üzerinde altı hakkı vardır; karşılaştığında selâm vermek, davetine icâbet etmek, nasihat istediğinde nasihat vermek, aksırıp da hamdettiğinde teşmîtte bulunmak, hastalığında ziyaret etmek ve cenazesinde bulunmaktır.” buyurmuştu. Müslümanlar arasında sevginin, birlik ve beraberliğin yaygınlaşmasına ve Allah’ın rahmetine vesile olan teşmîtin Hz. Âdem’den bu yana gelenekleşmiş bir muaşeret kaidesi olduğu söylenebilir. Teşmit bir hak olup bu hakkın dünyada yerine getirilmediği takdirde kıyamet gününde talep edileceği bildirilmiştir. Nitekim Beyhakı’nin rivayet ettiği ve İbn Hibbân’ın da sahih kabul ettiği bir hadise göre, Allah Teâlâ Âdem’i yaratınca Âdem aksırmış, ona “Elhamdülillâh” demesini ilham etmiş ve Âdem’e “Yerhamükellah” diyerek karşılıkta bulunmuştur.
Fakat aksırana “Çok yaşa!” dendiğini ve aksıran kişinin de “Sen de gör!” diye karşılık verdiğini günlük hayatımızda pek çok kez duymuş, bizzat şahit olmuşuzdur. Bu tür ifadelerin islâmî teşmît ile bir ilgisi yoktur. Müslüman kimsenin bu tür ifadeleri kullanması hoş olmamakla birlikte dinimizce hiçbir anlam ifade etmemektedir. Kişinin yakınlarına yapacağı en güzel iyilik ona dua etmesidir. Aralarında hem duayı çoğaltmaları hemde Allah’ın hoşnutluğunu kazanma vardır. Peygamber Efendimiz (sav) “Kim ahir zamanda benim bir sünnetimi ihya ederse, ona yüz şehit sevabı vardır.” buyurmuştur. Böyle bir sünneti ihya etmeye çalışmakta onlardan biridir, dünya ve ahiretimiz için en hayırlı olandır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aksırdığmda elini veya elbisesini ağzına koyar sesini gizler veya aksırmayı içinden yapardı’. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bu hareketi, çevrede bulunan insanları, bulaşıcı hastalıklardan korumaya yönelik, ilâhî hikmetin gereği, bir nevi vahiyle kendisine ilhâm edilen bir davranıştır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Üç defaya kadar aksıran kimseye dua edilir. Eğer daha fazla aksıracak olursa; ister dua edersin, ister etmezsin. [Çünkü artık o hastadır]” (EbûDâvud, Edeb; 91)
“Arşa Yükselenen Aksırma Duası”
Amir ibnu Rebia (Radıyallahu Anh) anlatıyor: “Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in arkasında namaz kılan birisi, namazda aksırdı ve şu duayı okudu: “Mübarek, ihlaslı ve çok hamdle Allah’a hamdederiz, tâ Rabbimiz razı oluncaya kadar; dünya ve ahiret işindeki rızasından sonra da (hamdimize devam ederiz). Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) namazdan çıktıktan sonra:
-“Namazda dua okuyan kimdi?” diye sordu. Ancak okuyan kişi sustu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tekrar sordu: “Duayı kim okudu? Zira fena bir şey söylemedi.” Bunun üzerine adam: “Bendim, bu dua ile sadece hayır murad ettim” dedi. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);
-“(Duanız) Rahman’ın Arşına kadar yükseldi.” buyurdu.
Dua ve sevgi ile…