Müminlerin Bilge Annesi: Hz. Âişe

Peygamberimizin sevgili eşi; Peygamberimizin en yakın arkadaşı, O’nun, vefatından sonra İslâm birliğinin ilk koruyucusu, İslâm fetihlerinin ilk bayraktarı olan Hz. Aişe’nin babası Hz. Ebubekir, annesi Ümmü Ruman’dır. Dedesi Ebu Kuhafe, Mekke’nin fethinden hemen sonra oğlu Ebu Bekir’in aracılığıyla Müslüman olup sahabiler arasına katılmıştır.

Hz. Aişe, Efendimiz’e peygamberlik geldikten 4 yıl sonra Mekke’de doğmuştur. Peygamber Efendimiz’e rüyasında bir meleğin 2-3 defa “Bu senin hanımındır” diye Hz. Aişe’yi göstermesi üzerine, Efendimiz onunla Medine’de, hicretin ikinci yılında evlenmiştir.

Hz. Aişe, Peygamber Efendimiz’e çok değer veren bir hanımdı. Yalnız bu konumuyla değil, bundan başka, ilmiyle, ahlakıyla, siyasi hayatıyla, kısaca kamil bir insanda bulunan bütün yüce vasıflar ile temayüz etmiş yüksek bir şahsiyettir.

Hz. Âie, Hz. Peygamber (sas) vefat ettiği zaman çok genç olmasına rağmen Kur’an-ı Kerîm’i ve Hz. Peygamber’in (sas) sünnetini en iyi bilen, anlayan ve muhafaza eden sahabilerin başında yer almaktaydı. O, hem baba evinde, hem Hz. Peygamber’in (sas) yanında zekâsı, anlayış kabiliyeti, öğrenme arzusu, kuvvetli hâfızası, aşk ve imanı sayesinde en iyi şekilde yetişti ve başkalarına nasip olmayan bilgiler edindi.

Hz. Peygamber’den (sas) aldığı feyiz sayesinde İslâm esaslarının en mümtaz öğreticisi oldu. Hz. Aişe’nin elde ettiği bilgiler sadece dini ilimlerle sınırlı değildi. Onun bilgisi Tarih, Tıp, Edebiyat, Hitâbet, Arabistan tarihi ve Ensâb gibi alanlarda da ileri seviyedeydi. O ilminin büyük kısmını babasından almıştır.

Hz. Aişe’nin bazı tıbbi bilgileri öğrenmesi ise Resulullah’a gelerek ona bu hususta tedavinin nasıl yapılacağını anlatan Arap heyetleri vasıtasıyla olmuştur.

Urve ona:

Tıp ilmini nereden ve nasıl öğrendin?” diye sormuştur.

Hz. Aişe şöyle cevap vermiştir:

“Ömrünün sonlarında Resulullah hastalanınca her taraftan kendisine heyetler gelir ve tedaviyle alakalı tariflerde bulunurlardı ve ben de o şekilde tedavi ederdim, işte buradan biliyorum.”

Hz. Aişe tabiplerin verdiği ilaçları öğrenir, bunları Resulullah’a hazırlar, katıldığı savaşlarda yaralıları tedavi eder ve yaralarını sarardı.

Hz. Peygamber ile 8 yıl evli kalan Hz. Aişe’nin hiç çocuğu olmadı. Hadisimizde geçen Abdullah’ın annesi anlamındaki Ümmü Abdullah künyesini ona Peygamber Efendimiz verdi. Zira Araplarda kadın, erkek herkes bir künye alırdı.

“Teyze anne sayılır” buyuran Nebiyy-i Muhterem Efendimiz, ona kız kardeşi Esma’nın oğlu Abdullah İbni Zübeyr’den dolayı bu künyeyi verdi.

Hz. Peygamber, hanımları arasında Hz. Hatice’den sonra en çok onu sevmiş, dünyada en çok kimi sevdiği sorusuna, karşılık olarak onun adını vermiş ve bu sevgisini dile getirmiştir. Aişe ile birlikte bulunduğunda kendisine vahiy geldiğini açıklaması, onun diğer hanımlarından daha fazileti olduğunu göstermektedir.

Peygamber Efendimiz onun odasında vefat ettiğinde Hz. Aişe daha 18 yaşındaydı.

Hz. Aişe, Peygamberimiz ve¬fat ettiği zaman çok genç olmasına rağmen Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber’in sünnetini en iyi bilen, anlayan ve muhafaza eden sahabelerin başında yer alır. O, hem baba evinde, hem Peygam¬ber’in yanında zekası, anlayış ka¬biliyeti, öğrenme arzusu, kuvvetli hafızası, aşk ve imanı sayesinde en iyi şekilde yetişti ve başkalarına nasip olmayan bilgiler edindi.

Hz. Peygamber’in vefatından sonra 47 yıl daha yaşadı. Hicretin 58. yılında, tıpkı Peygamber Efendimiz gibi 63 yaşında iken Medine’de vefat etti.

Hz. Aişe, bütün alçakgönüllülüğü ve mütevazılıği ile beraber son derece vakarlı ve sabırlı idi.