Hz. Ömer’in Hayatı

Baba tarafından soyu Cahiliye döneminde Kureyş kabilesinin sefaret işlerine bakan Adi b. Ka‘b kabilesine ulaşır ve Ka‘b b. Lüey’de Hz. Peygamber’in nesebiyle birleşir. Annesi Mahzum kabilesinden Hanteme bint Haşim’dir. Müslüman olmadan önce babasının develerini güttüğü, içkiye ve kadına çok düşkün olduğu, iyi ata bindiği, iyi silah kullandığı ve pehlivan yapılı olduğu belirtilir. Müslüman olması konusunda iki rivayet bulunmaktadır. Bu rivayetlerden daha geçerli kabul edileni şudur;

Bir gece şarap içmek için kendine arkadaş bulamayınca Kabe’ye gitmiş. Orada Hz. Peygamber(s.a.v)’in Beytülmakdis’e doğru namaz kıldığını görünce Kabe’nin örtüsü altına saklanarak ona yaklaşmış, Kureyşliler’in Kur’an için söyledikleri, “Şairlerin, kahinlerin veya Muhammed’in uydurmasıdır” şeklindeki sözlere cevaplar veren Hakka suresinin 41-46. ayetlerini duyunca Müslüman olmaya karar vererek Hz. Muhammed(s.a.v)’i takip etmiş, Peygamber Efendimiz evine girmeden önce onu fark edip “Ne var ya Ömer?” diye sorması üzerine, “Allah’a, resulüne ve onun Allah katından getirdiği şeylere iman etmeye geldim” diye cevap verince Resulullah, “Ey Ömer! Allah sana hidayet nasip etti” diyerek göğsünü sıvazlamış ve ona dua etmiştir. Onun Müslüman olması diğer Müslümanları güçlendirmiştir. Müslümanlığa adım attığı gün Kabe’ye giderek namaz kılmış, diğer Müslümanlar da ilk defa o gün Kabe’de namaz kılmışlardır.

Hz.Ömer son derece doğru ve isabetli düşünürdü. Henüz hakkında vahiy gelmeyen bazı önemli konularda Hz. Peygamber’e başvurarak o hususlarda ayet indirmesi için Allah Teala’ya dua etmesini istedi. Hz. Ömer’in açıklık getirilmesini istediği hususlarda ayetler nazil olmuştur.

Medine’ye hicret edince gün aşırı Resul-i Ekrem’i ziyaret ederek, bütün gün onun yanında kalırdı. Hz. Ebu Bekir’le birlikte Resulullah’ın en büyük yardımcısı oldu. Onun katıldığı bütün savaşlarda bulundu. Hz. Ebu Bekir’in vefatından sonra İslam’ın ikinci halifesi oldu. İran, Irak, Suriye, Mısır topraklarını İslam ülkesine kattı. Kudüs, Azerbaycan, Ermenistan, Horasan, İskenderiye onun zamanında fethedildi. Basra, Kufe, Musul gibi büyük şehirleri kurdu.Yardıma muhtaç olan insanlara maaş bağladı. Devlet idaresinde önemli yenilikler yaptı. İdari, adli, mali ve askeri teşkilat kurdu. İslam’ın, Kur’an-ı Kerim’in ve İslami ilimlerin daha geniş muhitlere yayılması için çalışmalarda bulundu. İslamiyet’i uzun yıllar boyu bizzat Resulullah Efendimiz’den öğrenmesi sebebiyle İslam Hukukunun birçok meselesinde şahsi görüşleri vardı. Kızı Hafsa’yı Efendimizle evlendirerek Hz. Peygamber’in kayın pederi olma şerefini elde etti.

1 Kasım 644’te, Fars Ebu Lü’lüe kendisinden alınan verginin azaltılmasını istemiş ancak talebi kabul edilmemiştir. Bunun üzerine Hz.Ömer’e Medine’de sabah namazında hançerle saldırmış, ardından intihar etmiştir. Ömer bin Hattab ise üç gün sonra vefat etmiştir.

Ahde Vefa

Hz. Ömer bir gün arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzuruna üç genç gelir “Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.” derler.

Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek: “Söyledikleri doğru mu ?”diye sorar.

Suçlanan genç söylenenleri kabul ettiğinde bunun üzerine Hz. Ömer olayı genç adamdan dinlemek ister. Bunun üzerine genç, olayı anlatmaya başlar.

“Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık ve kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Hayvanlarımın arasında güzel bir atım var ki hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası bunu görünce içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı atım oracıkta öldü, nefsime bu durum ağır geldi ve ben de bir taş attım adam orada öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı. Durum bundan ibaret” dedi.

Bu söz üzerine Hz. Ömer; “Söyleyecek bir şey yok bu suçun cezası idam, madem suçunu da kabul ettin yapacak bir şeyimiz yok.” dedi.

Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:

“Efendim bir özrüm var. Babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün için de yerime birini bulurum” der.

Hz. Ömer dayanamaz der ki:

“Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?”

Genç adam ortama bir göz atar ve der ki: “Bu zat benim yerime kalır.”

O zat Hz. Peygamber (s.a.v)  efendimizin en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr ibni Asr’ dan başkası değildir. Hz Ömer, Amr ‘a dönerek;

“Ey Amr delikanlıyı duydun” der.

O yüce sahabe sanki genci uzun zamandır tanıyormuş gibi kefil olmayı kabul eder ve genç adam serbest bırakılır.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzeredir ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’in yanına çıkarak gencin gelmeyeceğini dolayısıyla Amr İbni Asr’a verilecek idamın yerine maktulün diyetinin verilmesini teklif ederler.  Fakat gençler razı olmaz ve babalarının kanının yerde kalmasını istemediklerini söylerler.

Bunun üzerine Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir;

“Bu kefil babam da olsa fark etmez, cezayı infaz ederim.”

Hz. Amr ibni Asr ise tam bir teslimiyet içerisinde “Biz de sözümüzün arkasındayız” der.

Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.

Hz. Ömer gence dönerek “Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin?” diye sorar.

Genç başını kaldırır ve “Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim” der.

Hz.Ömer başını bu defa Amr ibni Asr’a çevirir ve der ki,

“Ey Amr sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?”

Amr ibni Asr : “Bu kadar insanın içerisinden beni seçti, insanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim” der.

Bu konuşma üzerine babaları öldürülen gençler bu davadan vazgeçtiklerini söylerler. Bu sözün üzerine Hz Ömer : “Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?” diye sorar.

Gençlerin cevabı şu şekilde olur :

“Merhametsiz insan kalmadı demeyesiniz diye.”