Âbâ ve Ebnâ

Aba, baba manasına gelen eb kelimesinin; ebna ise oğul demek olan İbn’in çoğuludur. Beraberce “babalar ve oğullar” anlamını veren bu iki kelime, baba ile evlat arasında rivayeti ifade eden bir tabir oluşturur.

Baba ile evlat arasında hadis rivayeti, babaların oğullarından ve oğulların babalarından rivayeti olarak iki şekilde görülür. Babaların oğullarından rivayetine şu hadis misal verilebilir:

“Allah her ikisinden de razı olsun, Abbas b. Abdilmuttalib’in, oğlu el Fadl’dan rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s) Müzdelife’de (akşam ve yatsı olmak üzere) iki vakit namazını cem etti.”

Babanın oğuldan rivayeti isnadda an İbnihi lafzıyla ifade edilir. Oğulların babalarından rivayetleri ise iki kısımdır. Birincisi, oğulun babasından rivayetidir. Böyle rivayetler isnadda an ebihi lafzıyla gösterilir. Şu hadis de oğulun babasından rivayetinin pek çok misalinden biridir.

“… Ali b. Ebi Talib, Yüce Allah’ın el-Hannan ve el-Mennan isimlerinden sorulduğu zaman şöyle dedi: “el-Hannan, kendisinden yüz çevireni bile reddetmeyen; el-Mennan ise istemeden verendir.” Aynı zamanda müselsel hadise de güzel bir örnek teşkil eden bu hadisin isnadında dokuz oğul vardır. Her biri babasından işiterek rivayette bulunmuştur. İsnadın başındaki ilk baba olan Ukeyne b. Abdillah et-Teymi, hadisi Ali b. Ebi Talib’den işitmiştir.

Oğulların babalarından rivayetlerinin ikinci kısmına gelince bu, oğulun babası vasıtasıyla ceddinden, yani dedesinden rivayetidir. Bu şekilde rivayet edilen hadislerin isnadlarında şu eda sığasına rastlanır: an ebihi, an ceddihi. Ancak, işaret etmek gerekir ki böyle bir siga ile nakledilen hadislerde bir müşkülle karşılaşmak ihtimali vardır. Bu müşkül, ceddin yani dedenin kim olduğunun belirlenmesidir; çünkü oğul, isnadında kullandığı an ceddihi lafzıyla kendi ceddini, yani babasının babası olan dedesini kastetmiş olabileceği gibi, babasının ceddi olan büyük dedesini de kastetmiş olabilir. Misal vermek gerekirse, şu örnek üzerinde durulabilir. Tanınmış sahabilerden Abdullah b. Amr İbni’l -As’ın, es-Sahifetu’s-Sadıka adını verdiği hadis sahifesi, torunları tarafından Amr b. Şu’ayb, an ebihi, an ceddihi isnadıyla rivayet edilmiştir. Oğul olarak Amr’ın künyesi, Amr b. Şu’ayb b. Muhammed b. Abdillah b. Amr İbni’l-As’dır. İsnaddaki an ebihi lafzı Amr’ın bu sahifedeki hadisleri babası Şu’ayb’dan rivayet ettiğine açıkça delalet eder. Oysa an ceddihi lafzı dedesinden rivayete delalet etmez; zira bu lafızla kastedilen, Amr’ın dedesi Muhammed olabileceği gibi Şu’ayb’ın dedesi, sahabi Abdullah b. Amr da olabilir. Muhammed olduğu takdirde isnad mürseldir; zira Muhammed sahabi değildir. Abdullah olduğu takdirde ise munkatı’dır. Çünkü Şu’ayb, dedesi Abdullah b. Amr’a yetişmemiştir. Buradan anlaşılmaktadır ki, an ebihi, an ceddini isnadiyle rivayet edilen hadislerde an ceddihi lafziyle kimin kastedildiğini kestirmek, dolayısıyla hadisin muttasıl mı, munkatı’ mı olduğunu anlamak bazen müşkülat arz etmektedir.

Kaynak: hadis.diyanet.gov.tr

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s