Veda Hutbesi

Peygamberimizin mübarek ağızlarından çıkan her söz beşeriyete birer rehberdir. Bunlardan “Veda Hutbesi” olarak bilinen son haclarında buyurdukları hususların ise ayrı bir ehemmiyeti vardır. Efendimiz Kasva adlı devesinin üzerinde, vefatından önce bir Cuma günü (yani Zilhicce aynın 9. gününde) Arafat’ta  o zamanki rakamlar 124.000 Müslümanın şahsında insanlığa son hutbesini verdi.

“Hamd, Allahü tealaya mahsustur. O’na hamd eder, Ondan yargılanmak diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin günahlarından Allahü tealaya sığınırız. Allahü tealanın doğru yola ilettiğini saptıracak, saptırdığını da doğru yola iletecek yoktur.”

“Ey insanlar! ” Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

“İnsanlar! Biliniz ki bu şehriniz Mekke, bugününüz arefe ve bu ayınız zilhicce nasıl mukaddes ve dokunulmaz ise mallarınız ve canlarınız da aynı şekilde dokunulmazdır.

“Ey insanlar! “Rabbiniz birdir. Babanızda birdir. Hepiniz Ademin çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arabın arap olmayana arap olmayanın da arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız Ondan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse dahi sizi Allah’ın kitabı ile idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz.

“Ey İnsanlar, Allah’a sığının, emirlerine yapışın, azabından korunun. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerlerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haksız rekabet yap­mayın, aldatarak, hile yaparak, fırsat kollayarak, gasp ederek insanların haklarını zayi etmeyin, zayiine sebep olmayın. Ülkede, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmakta ve küfürde ileri gitmeyin.

“Ashabım! “Biliniz ki faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Fakat ana paranız sizindir. Allah böyle hükmetmiştir.İlk kaldırdığım faizde Abdulmuttalibin oğlu (amcam)abbasın faizidir.Ne haksızlık edin ne de haksızlığa uğrayın.

“Ashabım! “Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler de kaldırılmıştır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır.Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalibin torunu İlyas bin Rabia’nın kan davasıdır.

“Ey insanlar! “Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allahtan korkmanızı tavsiye ederim.Siz kadınları Allahın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allahın emri ile helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınlarında sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evinize almamalarıdır. Kadınlarında sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.Kadınlar hususunda Allah’tan korkun ve onlara en iyi şekilde davranın.

“Ey insanlar! “Muhakkak ki şeytan şu toprağınızda yeniden saltanat ve nüfuz kurma ümidini tamamen kesmiştir.Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir.Dinimizi korumak için bunlardan da sakınınız.

“Müminler! “Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman kardeşinin kanıda, malıda rızası olmadan diğer bir Müslümana helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

“Ey insanlar! “Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir.Her insanın mirastan hissesi ayrılmıştır. mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur.Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona aittir.Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allahın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın.Cenab-ı hakk bu gibi insanların ne tövbelerini nede adalet ve şehadetlerini kabul eder.

Ödünç alınan şeyler sahibine geri verilmelidir. Yararlanılmak üzere alınan şeyler de sahiplerine iade edilmelidir. Borçlar ödenmelidir. Birinin borcunu üstlenen kefil de o borcu ödemelidir. Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine iade etsin.

“Müminler! Kasten adam öldürmenin cezası, kısas­tır. Kasten öldürmeye benzeyen cinayet, sopa ve taşla öldürmedir. Diyeti, yüz deve­dir. Kim daha fazlasını isterse, o İslam’ı benimsemeyen Cahiliye dönemini özleyen biridir. En büyük Allah düşmanı, kendisine herhangi bir kastı olmayan birini sebepsiz yere öldürendir, kendisine el kaldırmayana sebepsiz yere vurandır.

“Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba oğlunun suçu üzerine oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. Dikkat ediniz! şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız: Allaha hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. Allah’ın haram ve dokunulmaz kıldığı cani haksiz yere öldürmeyeceksiniz.Hırsızlık yapmayacaksınız. İnsanlar “la ilahe illallah” deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emr olundum.Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allah’a aittir.

Rabbiniz olan Allah’tan sakının, O’na kulluk edin. Beş vakit namazınızı kılın. Ramazan ayında oruç tutun,hac ibadetini yerine getirin, mallarınızın zekatını gönül hoşluğuyla verin. Yöneticilerinize Allah’ın kitabına uydukları sürece itaat edin ve böylece rabbinizin cennetine girin.

“Ey müminler! “Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allahın kitabı Kur an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.

“Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. Oda sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız!Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

“İnsanlar! “Yarın beni sizden soracaklar ne diyeceksiniz? Sahabe-i kiram hep birden şöyle dediler; “Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz,bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz,diye şehadet ederiz”.

Bunun üzerine Resul’i Ekrem Efendimiz şehadet parmağını kaldırdı, sonrada cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu;

“Şahid ol Yarab! Şahid ol yarab! Şahid ol yarab!”

Efendimizin Tuvalet Adabı

Peygamberimiz bu doğal ihtiyacın giderilmesine bile bir incelik, ölçü ve ahlak getirmiştir. Aynı zamanda bunu ilk Müslümanlar için bir öğretim konusu dahi yapmıştır.

Din dilinde büyük abdestten sonra taharetlenmeye yani temizlenmeye “istinca”, küçük abdestten sonra temizlenmeye ise “istibra” denir.Peygamberimiz de su ile taharetlenmiştir. Sevgili eşi Hz. Aişe de, suyun bulunduğu zamanlarda Resulullah’ın her tuvalet ihtiyacı sonrasında mutlaka su ile taharetlendiğini vurgulu bir dille beyan etmiştir. Hatta, eşleri aracılığı ile erkeklere haber göndererek, “Kocalarınıza su ile temizlenmelerini söyleyin. Ben onlara bunu söylemekten haya ediyorum ama bilmeliler ki, Allah Resulü su ile temizlenirdi.” der.

Tuvaletten sonra el yıkama alışkanlığı da edinmemiz gereken bir alışkanlıktır. İbn Abbas, Resulullah’ın tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra ellerini yıkadığına dair gördüklerini şöyle anlatır: “Nebi (s.a.v) gece uykudan kalkıp tuvalet ihtiyacını giderdi. Sonra ellerini ve yüzünü yıkadı. Daha sonra da uyudu.”

Ayrıca tuvalete girerken ve çıkarken okunan dualar vardır;

Tuvalete girerken Euzü Besmele çekilip, “Allahümme inni euzü bike minel hubsi vel habais” duası okunur. Çıkarken ise Elhamdülillahillezi ezhebe anil eza ve afani” duası okunmalıdır.

Diğer adap kuralları ise şöyledir:

  • Tuvalete girerken elinde, Allahü tealanın ismi ve Kur’an-ı kerim yazılı bir şey bulunmamalıdır. Cepte veya kapalı olursa mahzuru olmaz. Boynunda Allah yazılı kolye bulunmamalı  eğer varsa bluz içine konmalı.
  • Tuvalete sol ayakla girip, sağ ayakla çıkılmalı.
  • Tuvalette konuşulmamalı, çok oturmamalı, şarkı söylememeli, sigara içmemeli, sakız çiğnenmemelidir.
  • Sol el ile taharetlenmeli. Sol elinde bir özür varsa, sağ elle istinca yapmasında özür yoktur.
  • Avret yerine ve necasete bakmamalı, tuvalete sümkürmemeli, tükürülmemelidir.
  • Zaruretsiz ayakta idrar yapılmamalıdır.
  • Tuvaletten çıkınca eller yıkanmalıdır.
  • Su bulunmazsa, taş ve benzerleriyle taharetlenmek, de su yerine geçer.

 

Sabır ile İlgili Hadisler

Sabr-ı cemil, başa gelen bela ve musibetleri hiçbir şekilde başkasına şikayet etmeden, onlara tahammül göstermektir.

Rivayete göre Efendimiz sabrı şöyle tarif buyurmuştur:

“Sabır üçtür:

  • Musibetlere karşı sabır,
  • Kullukta sabır,
  • Günah işlememekte sabır”

Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in sabırla ilgili hadisleri şöyledir;

Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre,  “Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hakim olandır.” buyurmuştur.

İbn Ömer’den nakledildiğine göre,  “İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur.” buyurmuştur.

Ebu Yahya Suheyb b. Sinan’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resulullah şöyle demiştir:

“Müminin durumu ne hoştur! Her hali kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hal geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına sıkıntı gelecek olursa ona da sabreder; bu da onun için hayır olur.”

Ebu Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resulullah, Allah Teala’nın şöyle buyurduğunu söylemiştir: “Mümin bir kulumun dünyada sevdiği dostunu aldığım zaman, o kimse (sabrederse ve) Allah’tan ecir beklerse onun karşılığı cennettir.”

Hz. Aişe’den (ra) rivayet edildiğine göre ise o, Resulullah’a veba hastalığını sormuş, Allah Resûlü de ona şöyle cevap vermiştir:

” Veba, Allah Teala’nın dilediği topluluğa gönderdiği bir çeşit azaptı. Allah, onu Müminler için rahmet kıldı. Veba hastalığına yakalanan, sabredip ecrini umarak ve başına Allah’ın yazdığından başka hiçbir şey gelmeyeceğini bilerek memleketinde kalan kimse, şehit sevabına nail olur. “

Başka bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Allah, Müslüman’ın vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar meşakkat, hastalık, endişe, keder, acı ve kaygı gibi musibetleri, onun günahlarına kefaret kılar.”

Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resulullah şöyle demiştir: “Allah, bir kulunun iyiliğini dilerse onun cezasını dünyada verir. Eğer bir kulunun kötülüğünü dilerse günahı karşılığı onu dünyada cezalandırmaz; kıyamet gününde cezasını tam olarak verir.”

Yine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Mükafatın büyüklüğü, sıkıntının büyüklüğü nispetindedir. Allah Teala bir topluluğu severse onları sıkıntıya uğratır. Kim haline razı olursa Allah da ondan razı olur. Kim de başına gelenden dolayı öfkelenirse gazaba uğrar.”

Günlük Okunabilecek Dualar

Peygamber Efendimizin gün içerisinde okuduğu bazı dualar vardır. İşte bizlerin de okuması gereken o dualar;

Sabah ve akşam okunacak dua

“Ey Hayy ve Kayyum olan Allahım! Sen’in rahmetine iltica ediyor ve Sen’den yardım diliyorum. Benim bütün işlerimi düzelt ve beni göz açıp kapayıncaya kadar bir an bile olsa nefsimle baş başa bırakma!” 

Bu duayı Efendimiz kızı Hz. Fatıma’ya öğretmiş,okumasını tavsiye etmiştir.

Bir işe başlarken okunacak dua

  • “ …Rabbişrahli sadri ve yessirli emri. Vahlul ukdeten min lisani yefkahu kavli.”

 …Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz. Ki sözümü anlasınlar.” (Taha Suresi 25-28)

  • “Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bi’l-hayr.”

“Rabbim! İşlerimi kolaylaştır, zorlaştırma, Rabbim işlerimi hayırla sonuçlandır. Amin!”

Bu duaların dışında her işe Bismillahirrahmanirrahîm.” diyerek başlamanın önemini Peygamberimiz şu sözleriyle anlatmıştır: “Besmeleyle başlanmayan her mühim işin sonu eksiktir.”

Ani gelen belalardan korunmak için okunacak dua

“Bismillahillezi la yedurru mea’smihi şey’ün fi’l-ardı vela fi’s-sema’ ve hüve’s-semiu’l-alîm.”

 “İsmini zikredince yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın isminden yardım talep eder, onunla korunurum. O her şeyi işitir ve bilir”

Bu duayı akşamleyin üç defa okuyan kişiye sabaha kadar ani bir bela isabet etmez. Kim de bunu sabah üç kere okursa, akşama kadar ona ani bir bela isabet etmez.

Evden çıkarken okunacak dua

“Bismillah tevekkeltü alallah. La havle vela kuvvete illa billah.”

“Allah’ın adıyla! Allah’a tevekkül ettim. Allah’a dayanmaktan başka kudret ve kuvvet yoktur.” 

Eve girerken okunacak dua

“Allahumme inni es’eluke hayrel mevleci ve hayre1 mahreci, bismillahi
velecna ve ala11ahi rabbena tevekkelna”

“Allah’ım, Senden evime hayırla girip hayırla çıkmamı istiyorum. Allah’ın adıyla girer, Allah’ın adıyla çıkarız. Rabbimiz Allah’a tevekkül ederiz.”

Uyumadan önce okunacak dua

Efendimiz şöyle buyurdu: “Uyku için yatağa yatarken evvela Fatiha, sonra İhlas-ı şerif okursan ölümden başka her şeyden emin olursun.”

Resul-i Ekrem yine buyurdu ki: “Yatağına girdiğin zaman Kafirun Suresi’ni oku. Çünkü bu sure, şirkten beraettir.”

Tuvalete girerken okunacak dua

“Allahümme inni euzü bike minel hubsi vel habais”

“Allah’ım, şeytanların erkeklerinden ve dişilerinden sana sığınırım”

Tuvaletten çıkarken okunacak dua

“Elhamdü lillahillezi ezhebe anni’l-eza ve afani” 

“Bana rahatsızlık veren şeyleri giderip, sıhhat ve afiyet hibe eden Allah’a hamd olsun.”

Peygamberimizin Kuranda Geçen Duaları

Peygamberlerin Kur’an’da geçen duaları, Hz. İbrahim’in babası için ve Hz. Nuh’un oğlu için ettikleri dua haricinde kabul edilmiş dualardır. Herhangi bir peygambere ait olmayan ve müminlerin dilinden aktarılan dualar ise, yüce rabbimizin müminlere,  kendisine nasıl dua edileceğini öğrettiği dualardır. “Kul’”, “De ki” ile başlayan dualar, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e öğretilen dualardır.

Peygamberimizin Kur’an’da geçen duaları şunlardır;

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

Fe-in tevellev fekul hasbiya(A)llahu la ilahe illa hu(ve) ‘aleyhi tevekkeltu vehuve rabbu-l’arşi-l’azim

Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın sahibidir.” (Tevbe,129)

**

قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Kuli(A)llahumme malike-lmulki tu/ti-lmulke men teşau vetenzi’u-lmulke mimmen teşau vetu’izzu men teşau vetużillu men teşa(u) biyedike-lḣayr(u) inneke ‘alâ kulli şey-in kadir(un)

De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Ali imran,26)

**

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ

Vekul rabbi e’użu bike min hemezati-şşeyatîn.Ve e’użu bike rabbi en yahdurun

De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” (Müminun,97-98)

**

وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ

Vekul rabbi-ġfir verham veente ḣayru-rrahimin

De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!” (Müminun,118)

**

وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَاناً نَّصِيراً

Vekul rabbi edḣilni mudḣale sidkin veaḣricni muḣrace sidkin vec’al li min ledunke sultanen nasira

De ki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.” (İsra,80)

**

قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

Kuli(A)llahumme fatira-ssemavati vel-ardi ‘alime-lġaybi ve-şşehadeti ente tahkumu beyne ‘ibadike fi ma kanu fihi yaḣtelifun

De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen alemi de bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.”(Zümer,46)

**

قَالَ رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ

Kale rabbi-hkum bilhakk(i) verabbuna-rrahmanu-lmuste’anu ‘ala ma tasifun

(Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi. (Enbiya,112)

**

Felak ve Nas sureleri de Peygamberimizin dualarıdır.