Allah İçin Verilecek Mallar
Kişinin en çok sevdiği ve nefsinin kendisi için ayırıp tercih ettiği en iyi maldan zekat/sadaka vermesi daha faziletlidir. Böylece yüce mevlasının emrettiği gibi onun için olanı tercih etmiş olur. Allah Teala, kendisi için infak edenlerin halini bir misalle şöyle anlatmıştır: “Kazandığınız şeylerin helal olanlarından infak ediniz. Size verilse gözünüzü yummadan almayacağınız kötü malı hayır diye infak etmeye kalkışmayın.”
Yani malınızın değersiz olanlarını ayırıp Allah için vermeye kalkışmayın; öyle ki bu mal sizden birine verilmiş olsa onu ancak istemeyerek ve verenden utanarak alır. Nefsinizin güzel bulmadığı yahut ileri için biriktirmeyi kötü gördüğü yahut başkasından dolayı aldığı veyahut birine hediye etmeyi güzel görmediği değersiz malları, zekat ve sadaka olarak Allah için vermeye kalkışmayın. Böyle yaparsanız, nefsini veya senin gibi bir kimseyi yüce rabbine tercih etmiş olursun. Bu, kötü edeptendir. Kötü edep ile hiçbir ibadet yerine gelmiş olmaz.
Hz. Enes’in (r.a) rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Harama bulaşmadan kazandığı maldan infak eden kula müjdeler olsun. ”
Veren ile Alanın Duası
Bir fakire sadaka verdiğin zaman sana dua ederse aynı şekilde sen de onun için dua et. Böyle yaparsan, senin duan onun duasına karşılık olur. Böylece verdiğin sadakanın sevabı sana kalmış olur. Aksi halde onun duası senin yaptığın iyiliğe karşılık olur. Alimler bu durumdan sakınırlardı. Ayrıca bu, tevazuya daha yakın bir davranıştır.
Aslında sen fakire ulaştırdığın hayırdan dolayı dua ve teşekkür gibi bir karşılığı hak etmiş değilsin; çünkü sen yüce Allah tarafından sana farz kılınan bir ibadeti yapmaktasın veya yüce Rabbinin o kimseye takdir ettiği rızkını ulaştırmaktasın.
Hz. Aişe ve Ümmü Seleme (r.a) bir fakire herhangi bir yardım gönderdiklerinde zekatı götüren elçiye, fakirin yaptığı duayı aklında tutmasını söylerlerdi. Sonra kendileri aynı duayı o fakir için yaparlardı ve “Sadakamızın sevabının bize kalması için böyle yapıyoruz” derlerdi. Hz. Ömer ve oğlu Abdullah da böyle yapardı.
Kendisine bir hayır yaptığın fakirden sana dua etmesini beklemen ya da ondan bunu istemen uygun değildir. Ayrıca ona yaptığın iyilikten dolayı seni hayırla anmasını ve övmesini de istememelisin. Çünkü bunlar sadaka ve hayrın sevabını noksanlaştırır. Bu beklenti sende ileri seviyeye ulaşır ve kalbinde kuvvetlenirse amelini iptal eder.
Her ne kadar fakirin sana dua etmesi veya kendisine yaptığın iyiliğe karşılık seni hayırla anma görevi varsa da, o bununla Allah’ın kendisine emrettiğini yapmakta ve O’na kulluk etmektedir. Dolayısıyla sen, sana yapacağı teşekkürü onun üzerindeki bir hakkın olarak görmemelisin.
Güzel Edepli Olmak
Fakire herhangi bir iyilik yaptığın zaman, bunu güzel edeple, yumuşaklıkla, lütuf ile, tatlı sözlerle ve alçak gönüllülükle yap. Edep sahibi kimseler bir fakire herhangi bir şey vermek istediklerinde ellerini açarak verirlerdi. Bunu, fakirin elinin kendi ellerinin üstünde olması ve böylece onun kendilerinden daha üstün olduğunu göstermek için yaparlardı. Bazıları da verecekleri şeyi fakirin önüne veya yere koyup bunu kabul etmesini isterlerdi. Böylece bir bakıma kendileri isteyici duruma gelirlerdi. Fakiri yüceltmek için, ona verdikleri şeyi elleriyle uzatarak vermezlerdi. Bu durum kulun rabbini yakınen tanıdığını ve ibadetinde güzel edep içerisinde olduğunu gösterir.
Kim yaptığı iyiliğin karşılığı olarak fakirin kendisini övmesini isterse bu övgü onun amelinden elde edeceği payıdır ve böylece yaptığı hayrın sevabı yok olur. Hatta, Allah için yaptığı bir amelde ve Allah’ın onun eliyle kuluna gönderdiği bir rızıkta fakirin kendisini övmesini istediğinden dolayı günah bile kazanır. Bundan kendisini kurtaran kimsenin hali ne kadar güzel olur.
İyiliğe Teşekkür Etmek
Fakirin kendisine iyilik yapan kimseye bir teşekkür olarak özel dualar etmesi müstehaptır. Bunu bir edepten ve mevlasının ahlakı ile ahlaklanmak için yapmalıdır. Çünkü Cenab-ı Hak o kimseyi hayır için bir sebep ve iyilik için bir vasıta yapmıştır. Allah Teala verme işinde kulunu bir vasıta olarak görmekte ve bundan dolayı kulunu övmektedir.
Böyle yapmak, insanlara bir teşekkür, onlar için dua ve güzel övgüde bulunmaktır. Kendisine bir şey vermedikleri zaman onları kötülememesi de bir çeşit teşekkürdür. Hayır sahibinin verdiğini alırken onları ayıplamamak da teşekkürün ayrı bir şeklidir.
Bu söylediklerimizi, şu hadis-i şeriften anlıyoruz: “Kendisine iyilik yapan insanlara teşekkür etmeyen kimse, Allah Teala’ya şükretmiş olmaz..”
İnsanlara teşekkürde, hayra vasıta yapılan şeyleri kabul etmek, nimetin ortaya konulmasında güzel edeple muamele etmek ve nimet veren yüce Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmak mevcuttur. Çünkü Allah insanlara nimetlerini ihsan etmiş, sonra onlara bir ikram olarak şükürlerine bol sevapla karşılık vermiştir.
Bir haberde şöyle rivayet edilmiştir: “Yakın sahibi kullar, kendilerine verilen bir nimette önce Allah’ın elini (rahmetini) müşahede edip O’na şükreder. Sonra bu iyiliği yapan müttaki kimselere teşekkür ederler. Çünkü yüce mevla onları fakir için bir hamd sebebi ve onun rızkı için bir vasıta yapmıştır.”
Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Kim iyilik ederse onun iyiliğine benzer bir iyilikle karşılık veriniz. Eğer buna imkanınız olmazsa, iyiliğine karşılık olduğuna kanaat getirinceye kadar hayır sahibine dua ediniz.”
İnfaktan dolayı Allah’a şükretmek ise, o malın hiçbir şeriki olmadan Allah’tan geldiğine kesin olarak inanmak ve o mal ile Allah’a ibadet etmeye çalışmakla olur.
Hayır Yapmak İçin Tercih Edilecekler
Sadaka/zekat verirken, halini gizleyen, halk tarafından bilinmemeyi tercih eden, ona buna halini açıp şikayet etmeyen dindar ve maneviyat ehli kimseleri arayıp bulmak daha faziletlidir. Bunlar, durumları Kur’an’da anlatılan kimselerdir. Onlar, fakirliklerinden, geçim darlığından yahut kalbini ıslahla meşgul olduğundan veyahut da imkanı olmadığından yer yüzünden ticaret için gezip dolaşamadığından kendisini ahiret yoluna adamış, devamlı ibadet ve taat ile meşgul olan kimselerdir. Ayet onların sıfatlarını şöyle anlatır: “Onların iffetlerinden dolayı cahiller kendilerini zengin zanneder. ”
O halde yaptığın iyiliği, bu vasıfları veya bir kısmını taşıyanlara yapmaya gayret et. Böyle yaparsan, amelin temiz, yaptığın işler de karşılık bulmaya layık olur. İyiliğin ve hayrın en faziletli olanı, fakir kardeşlerine yaptığın iyiliktir.
Hz. Ali’nin (r.a) şöyle dediği nakledilmiştir: “İhtiyaç sahibi bir kardeşime 1 dirhem sadaka vererek hukukunu gözetmem, bana, başkasına 20 dirhem sadaka vermekten daha sevimlidir. Kardeşime 20 dirhem sadaka vererek iyilik yapmam, başkasına, 100 dirhem sadaka vermekten daha sevimlidir. Yine kardeşime 100 dirhem sadaka vermem, benim için bir köle azat etmekten daha sevimlidir.”
Çünkü Allah Teala, yakın dostları akrabaların arasında zikretmiştir. Buna göre akrabaya verilen zekatın yabancılara verilen zekata üstünlüğü, yabancıları bırakıp da yakın akrabaya sadaka vermenin fazileti gibidir. Zira akrabalık bağından sonra en güçlü bağ din kardeşliği bağıdır.
Seleften biri şöyle demiştir: “Amellerin en faziletlisi, kardeşlik hukukunu devam ettirmektir.”