Abdest Adabı

Abdestin adablarından sayılan bazı hususlar vardır. Yapılırsa sevap kazanılır fakat yapılmazsa hiçbir ceza ve kınama yoktur.

  1. Abdest alırken mecbur kalmadıkça başkasından yardım istememek .Hastalık gibi başkasının yardımını mecbur kılan özür hali istisnadır. Ayrıca kişi kendisi yardım talep etmeden başka birinin gönüllü olarak yardım etmesiyle de adap bozulmaz.
  2. Abdest alırken suyun sıçramaması için dikkatli davranmak.
  3. Abdest alırken zorunda kalmadıkça konuşmamak gerekir çünkü dünyevi konuşmalar insanı abdest dualarını okumaktan alıkoyar.
  4. Niyet ederken kalp ile olduğu kadar dil ile de niyet etmek ve abdestin sonuna kadar sürdürmek.
  5. Her uzvu iyice ovmak .
  6. Abdest dualarını okumak.
  7. Her uzvu yıkarken niyeti korumakla birlikte ” Bismillah ” demek ve abdest dualarını okumak. Eğer bu dualar bilinmiyorsa Peygamber Efendimize salavat getirmek.
  8. Kulağı meshederken serçe parmaklarının uçlarıyla kulak deliklerini meshetmek.
  9. Burna ve ağza suyu alırken sağ eli,sümkürürken sol eli kullanmak.
  10. Namaz vakti girmeden önce abdest almak
  11. Yüzük varsa abdest esnasında bu yüzüğü oynatmak
  12. Abdest üzerine abdest almak. Hadis-i şerif’te bir kimse abdestli iken bir daha abdest alsa, ona on sevap yazılacağı söylenmiştir.
  13. Abdestin sonunda kıbleye karşı ayakta olarak şehadet getirmek ve:

اَللّهُمَّ اجْعَلْنى مِنَ التَّوَّابينَ وَاجْعَلْنى مِنَ الْمُتَطَهِّرِينَ

“Allahümme`c`alni minettevvabine ve`c`alni mine`l-mütetahhirin” diye dua etmek.

 

Müddessir Suresi

Müddessir Suresi Kur’an-ı Kerim’in yetmiş dördüncü suresidir. Mekke döneminde inmiştir. Elli iki ayettir. Sure, adını birinci ayette geçen “el-Müddessir” kelimesinden almıştır.

Müddessir; örtüsüne bürünen, demektir. Sûrede, Peygamber efendimize; inkar yolunda olanları uyarması, Allahü teâlâyı tekbir etmesi, yüceltmesi, sabırlı olması vs. emredilip, inkârcıların uğrayacakları cezâlar bildirilmiş, iyilerle kötülerin mukayesesi yapılmıştır.

Müddessir Suresi Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim

Yâ eyyuhel muddessir(muddessiru). (1) Kum fe enzir. (2) Ve rabbeke fe kebbir. (3) Ve siyâbeke fe tahhir. (4) Verrucze fehcur. (5) Ve lâ temnun testeksir(testeksiru). (6) Ve li rabbike fasbir. (7) Fe izâ nukıre fîn nâkû (nâkûri). (8) Fe zâlike yevme izin yevmun asî (asîrun). (9) Alel kâfirîne gayru yesîr (yesîrin). (10) Zernî ve men halaktu vahîdâ (vahîden). (11) Ve ce’altu lehu mâlen memdûdâ(memdûden). (12) Ve benîne şuhûdâ(şuhûden). (13) Ve mehhedtu lehu temhîdâ(temhîden). (14) Summe yatmau en ezîd(ezîde). (15) Kellâ, innehu kâne li âyâtinâ anîdâ(anîden). (16) Se urhikuhu saûdâ(saûden). (17) İnnehu fekkere ve kadder(kaddere). (18) Fe kutile keyfe kadder(kaddere). (19) Summe kutile keyfe kadder(kaddere). (20) Summe nazar(nazare). (21) Summe abese ve beser(besere). (22) Summe edbere vestekber(vestekbere). (23) Fe kâle in hâzâ illâ sihrun yu’ser(yu’seru). (24) İn hâzâ illâ kavlul beşer(beşeri). (25) Se uslîhi sekar(sekare). (26) Ve mâ edrâke mâ sekar(sekaru). (27) Lâ tubkî ve lâ tezer(tezeru). (28) Levvâhatun lil beşer(beşeri). (29) Aleyhâ tis’ate aşer(aşare). (30) Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâiketen ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitneten lillezîne keferû li yesteykınellezîne ûtûl kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû îmânen ve lâ yertâbellezîne ûtûl kitâbe vel mu’minûne, ve li yekûlellezîne fî kulûbihim maradun vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), kezâlike yudıllullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ(yeşâu), ve mâ ya’lemu cunûde rabbike illâ hû(huve), ve mâ hiye illâ zikrâ lil beşer(beşeri). (31) Kellâ vel kamer(kameri). (32) Vel leyli iz edber(edbere). (33) Ves subhı izâ esfer(esfere). (34) İnnehâ le ıhdel kuber(kuberi). (35) Nezîren lil beşer(beşeri). (36) Li men şâe minkum en yetekaddeme ev yeteahhar(yeteahhare). (37) Kullu nefsin bimâ kesebet rehîneh(rehînetun). (38) İllâ ashâbel yemîn(yemîni). (39) Fî cennât(cennâtin), yetesâelûn(yetesâelûne). (40) Anil mucrimîn(mucrimîne). (41) Mâ selekekum fî sekar(sekare). (42) Kâlû lem neku minel musallîn(musallîne). (43) Ve lem neku nut’ımul miskîn(miskîne). (44) Ve kunnâ nehûdu maal hâidîn(hâidîne). (45) Ve kunnâ nukezzibu bi yevmid dîn(dîni). (46) Hattâ etânel yakîn(yakinu). (47) Fe mâ tenfeuhum şefâatuş şâfiîn(şâfiîne). (48) Fe mâ lehum anit tezkireti mu’rıdîn(mu’rıdîne). (49) Ke ennehum humurun mustenfireth(mustenfiretun). (50) Ferret min kasvereh(kasveretin). (51) Bel yurîdu kullumriin minhum en yu’tâ suhufen muneşşereh (muneşşereten). (52) Kellâ, bel lâ yuhâfûnel âhıreh(âhıreten). (53) Kellâ innehu tezkireh(tezkiretun). (54) Fe men şâe zekereh(zekerehu). (55) Ve mâ yezkurûne illâ en yeşâallâh(yeşâallâhu), huve ehlut takvâ ve ehlul magfireh(magfireti). (56)

Müddessir Suresi Türkçe Meali

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

1. Ey (örtüsüne) bürünen! (Resûl)!
2. Kalk, (insanları) uyar.
3. Rabbini tekbir et (büyükle).
4. Elbiseni (kendini, kişiliğini ve seni çevreleyeni her türlü kirden) arındır.
5. Azaba götürecek şeyleri terk(e devam) et.
6. İyiliği, (karşılığında) daha çoğunu umarak yapma!
7. Rabbin için (her şeye) katlan.
8. O Sûr’a üfürüldüğü zaman,
9. İşte o gün zor bir gündür.
10. Kâfirlere kolay değildir.
11-12-13-14. Tek başına (hiçbir şeysiz, çıplak) yarattığım adamı da bana bırak! Ona hem bolca mal verdim, hem de (yanında) hazır bulunan oğullar (verdim)! Kendisine (bu nimetleri) döşedikçe döşedim.
15. Sonra yine de hırsla artırmamı ister.
16. Hayır! (Artırmayacağım.) Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı oldukça inatçı idi.
17. Ona zor bir meşakkat yükleyeceğim (Onu sarpa sardıracağım.)
18. Çünkü o, (Kur’an hakkında uzun uzun) düşündü, ölçtü biçti.
19. Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!
20. Yine kahrolası (aklınca) nasıl ölçtü biçti!
21-22-23-24-25. Sonra baktı (baktı) da, (söyleyecek söz bulamayıp) surat astı ve kaşlarını çattı. Sonra arka döndü ve büyüklük tasladı da: “Bu (öğretilip) rivayet edilen bir sihirden başka bir şey değildir, bu sadece insan sözüdür.” (dedi).
26. Onu (o güç yetiremeyeceği) Sekar’a (cehenneme) atacağım.
27. Sen biliyor musun Sekar nedir?
28. O, ne geri(de bir şey) bırakır ne de (tekrar tekrar yakmaktan) vazgeçer.
29-30. O (durmadan yenilenen) derileri yakıp (simsiyah) kavurandır. Onun üzerinde on dokuz (muhafız melek)[4]vardır.
31. Biz o ateşin zebânîlerini, sadece meleklerden kıldık. Onların sayısını da o inkâr edenler için ancak bir imtihan yaptık. (Böylece) kendilerine kitap verilenler de (Kur’an’ın hak olduğuna) iyice inansınlar, inananların da imanı artsın (kuvvetlensin) diye. Artık hem kendilerine kitap verilenler hem de mü’minler şüpheye düşmesinler. (Bu,) kalplerinde bir hastalık bulunanlarla, kâfirler: “Allah, bu misal ile ne demek istemiş olabilir?” desin(ler diyedir). İşte böylece Allah dilediğini (niyet ve amellerinin gereği olarak) sapıklıkta bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilemez. Bu (cehennem, yahut zebânîlerin sayısı), insanlara (ibret için) bir hatırlatmadan başka bir şey değildir.
32. Hayır! (Onlar öğüt almazlar). Ay hakkı için…
33. Dönüp geldiği zaman, gece hakkı için…
34. Ağardığı sırada sabah hakkı için…
35. Muhakkak o (cehennem), büyük (bela)lardan biridir.
36-37. Hem sizden (ibadet ve hayırda) ileri geçmek veya geri kalmak isteyenleri korkutmak için insanları uyarıcıdır.
38. Her nefis kazandığına bağlıdır.
39. Ancak bahtiyar olan (defteri sağından verilen)ler böyle değildir. (İman edip iyi amelleriyle kurtulmuşlardır.)
40-41-42. (Onlar) cennetlerdedirler. Onlar suçlulara: “Sizi kavurucu ateşe sokan nedir?” (diye uzaktan sorarlar.)
43-44-45. (Günahkârlar) derler ki: “Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik. (Kur’an’ın buyruklarını bırakıp, batıl şeylere) dalanlarla beraber biz de dalardık.”
46-47. “Ceza gününü yalan sayardık. Nihayet (bu halde iken) bize (gelmesi) kesin olan (ölüm) gelip çattı.”
48. Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez.
49-50-51. Böyle iken onlara ne oluyor da, sanki aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâlâ Kur’an’daki) öğütten yüz çeviriyorlar?
52. Fakat onlardan herkes, kendisine (Allah tarafından) dağıtılmış sahifeler (verilmesini) istiyor.
53. Hayır! (Bu olacak şey değildir!) Doğrusu onlar (bu alaycı sözleriyle) âhiretten korkmuyorlar.
54. Bilakis, (korkmaları gerekir.) Şüphesiz o (Kur’an) da (hayatta esas alınacak) bir öğüttür.
55. Artık kim dilerse onu düşünüp öğüt alsın.
56. (Ne var ki) Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Saygıyla emirlerine itaat edilmeye lâyık olan ancak O’dur, mağfiret sahibi de O’dur.

Hadîs-i şerifte buyuruldu ki:

“Müddessir sûresini her zaman okumayı alışkanlık hâline getiren kimseye, Allahü Teâlâ Mekke’de yaşıyan müminlerin sevâbı kadar sevâb ihsân eder.”

Abdest ve Faziletleri

Abdest maddi temizlik ile manevi temizliği içinde barındıran, kişisel temizliğimizi sağlamak ile beraber Müslümana gönül huzuru ve manevi güç veren bir ibadet adımıdır. Müslüman, abdest alarak hem ruhen hemde bedenen kendisini ibadete hazırlamış olmaktadır.  Buna İslam dininde “hadesten taharet ve necasetten taharet” denilir. Vücutta görülen maddî bir pisliği temizlemek, necasetten taharettir, Görülmeyen bir pislik için temizlenmek ise, hadesten taharettir. Namaz kılmak için abdest almak, cünup iken yıkanmak gibidir.

Vücudun hasta olmasına sebep olacak mikrop yolları, abdest vesilesiyle günde beş defa temizlenmiş olur. Böylece birçok hastalığın önü alınmış vücudun sinir sistemi ve kan dolaşımı daha düzenli hale gelir. . Müslümana düşen mümkün olduğunca abdestli gezmek, çokça abdestli olmaktır. Abdestli olmak dinimizce büyük sevaptır, hemde güzel bir alışkanlıktır.

Abdestli gezmek sünnettir. Peygamber Efendimiz (asm) abdestsiz gezmezlerdi. Müslüman kimselerde bu sünneti olabildiğince yaşarsa büyük sevap kazanır.

“Allah temizdir, temizi sever.”

“Temizlik dinin yarısıdır.”

Her alınan abdest ile birlikte günahlar dökülüp gider ve mahşer gününde abdest azalarının her birinin de ayrı ayrı parlayacağı müjdelenmiştir.

Abdest Almanın Fazileti İle İlgili Bazı Hadisler:

1- Ebû Hüreyre (ra) rivayet etmiştir: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Dikkat edin! Size, Allah’ın hataları sildiği ve dereceleri yükselttiği amelleri haber vereyim mi? Meşakkatli de olsa abdesti tam ve adabına riayet ederek almak, uzak yerden camiye gitmek ve bir namazdan sonra diğer namazı beklemektir.”

2- Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Abdest alan bir Müslüman, ağzına ve burnuna su verdiğinde ağzı ve burnu ile işlemiş olduğu günahları dökülür gider. Yüzünü yıkadığında yüzünden, hatta iki göz kapakları arasından günahları dökülür gider. Başını meshettiğinde hataları başından, hatta kulaklarından dökülür, gider. Ayaklarını yıkadığı zaman ayakları ile işlediği hataları ayaklarından, hatta tırnaklarının arasından çıkar gider. Böylece o kul, günah ve hatalarından temizlenmiş olur.”

3- Ömer bin Hattâb (ra) anlatmıştır: Allah Resulü (asm) şöyle buyurmuştur: “Kim güzelce abdest alır, abdestinde kuru yer kalmaz, sonra da ‘Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlüh’ derse, ona Cennet’in sekiz kapısı açılır! Dilediğinden girsin!”

Peygamberimiz Ümmetinden Görmediklerini Nasıl Tanıyacak?

Resûlullah bir kabristana geldiğinde şöyle buyurmuştur:

“Selam size ey mü’minler topluluğunun yurdu! Muhakkak biz de Allah dilerse size katılacağız. Biz kardeşlerimizi görmeyi arzu ederiz.” Yanındakiler:

“Ya Resûlallah biz senin kardeşlerin değil miyiz? deyince Resûlullah:

‘’Siz benim ashabımsınız. Kardeşlerim ise daha sonra gelecek olanlardır.’’

Onlar; “Sonra gelecek ümmetini nasıl tanırsın, yâ Resûlallah?” diye sorunca şöyle buyurmuştur:

“Ne dersiniz bir adamın siyah atların arasında alnı beyaz sekili bir atı olsa, onu tanımaz mı?” deyince “Tabi ki tanır.” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: “Onlar kıyâmet günü abdestten dolayı uzuvları beyaz ve parlak olarak gelirler de ben onları Havz-ı Kevser’e sokarım.” (Müslim, Cenâiz, 104)

Abdest, namaz için farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir ayet yer almaktadır:

‘’Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve –başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın.’’

Ayetten anlayacağımız üzre abdestin dört farzı vardır.

Bunlardan ilki yüzü yıkamaktır. Sonrasında ise sırasıyla kolları dirseklerle birlikte yıkamak, başı meshetmek, ayakları topuklarla birlikte yıkamaktır.

Abdestimizin bozulmasına yol açacak durumlar nelerdir?

1-Vücudumuzun herhangi bir bölgesinden kan, veya herhangi bir maddenin çıkması.

2-İdrar, dışkı, mezi, meni, kan gibi bir necasetin, herhangi bir sıvının veya maddenin çıkması.

3-Yellenmek.

4-Ağız dolusu kusmak. Yemek veyahut safra olsun, abdest bozulmaktadır.

5-Namazda sesli olarak gülmek.

6-Cinsel ilişki veya aşırı temas.

 

 

 

 

 

 

Abdest Duaları

1-ABDEST AYETİ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ“

Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınıza mesh edip her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın…” (Maide, 5/6)

 

2-ELLER YIKANIRKEN

اَلحَمْدُ الَّذ۪ى جَعَلَ الْمَاءَ طَهُورًاوَجَعَلَ اْلاِسْلاَمَ نُورًا

Okunuşu: “Elhamdulillâhillezî ce’alel-mâe tahûren ve ce’alel-İslâme nûra.”

Anlamı: “Suyu temizleyici, İslâm’ı da nur kılan Allah’a hamdolsun.”

 

3-AĞIZ YIKANIRKEN

اَللّٰهُمَّ اَسْقِنِي مِنْ حَوْضِ نَبِيِّكَ كَاْسًا لاَ أَظْمَأُ بَعْدَهُ أَبَدًا

Okunuşu: “Allâhümme! Esgınî min havzı nebiyyike ke’sen lâ ezme’u ba’dehû ebedâ.”

Anlamı: “Ey Rabbim, bana Peygamberinin havzından bir kâse içir, ondan sonra hiç susamayayım.”

 

4-BURUNA SU VERİRKEN

اَللّٰهُمَّ لاَتَحْرِمْن۪ى رَائِحَةَ نَعِيمِكَ وَجِنَانِكَ

Okunuşu: “Allâhümme Erihnî raihatel Cenneti verzugnî min neîmihâ vela türıhnî raihaten naar.”

Anlamı: “Allah’ım! Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum etme.”

 

5-YÜZ YIKANIRKEN

اَللّٰهُمَّ بَيِّضْ وَجْهِى بِنُورِكَ يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ

Okunuşu: “Allâhümme! Beyyıd vechîy binûrike yevme tebyeddu vücûhun ve tesveddu vücûh.”

Anlamı: “Ey Rabbim! Nice yüzlerin beyaz, nice yüzlerin kara olacağı günde yüzümü nurunla beyaz kıl, nurlandır.”

 

6-SAĞ KOL YIKANIRKEN

اَللّٰهُمَّ أَعْطِنِى كِتَابِى بِيَمِنِى وَحَاسِبْنِى حِسَابًا يَسِيرًا

Okunuşu: “Allâhümme! A’tınîy kitâbîy bi-yemînî ve hâsibnîy hısâben yesîra.”

Anlamı: “Ey Rabbim! Kitabımı sağ elime ver ve hesabımı kolay gör.”

 

 7-SOL KOL YIKANIRKEN

اَللّٰهُمَّ لاَ تُعْطِن۪ى كِتَابِى بِشِمَالِى وَلَامِنْ وَرَاءِ ظَهْر۪ى وَلاَتُحَاسِبْنِ حِسَابًاشَديِداً

Okunuşu: “Allâhümme! Lâ tu’tınî kitâbî bi şimâlî ve lâ min verâi zahrî ve lâ tuhâsibnî hısâben şedîdâ.”

Anlamı: “Ey Rabbim! Kitabımı sol elime verme, arkamdan da verme ve hesabımı zorlaştırma.”

 

8-BAŞ MESH EDİLİRKEN

اَللّٰهُمَّ غَشِّنِى بِرَحْمَتِكَ وَاَنْزِلْ عَلَىَّ مِنْ بَرَكَاتِكَ

Okunuşu: “Allâhümme! Ğaşşinî bi rahmetike ve enzil ’aleyye min berakâtike.”

Anlamı: “Allah’ım! Beni rahmetinle sar, üzerime berakâtından indir.”

 

9-KULAK MESH EDİLİRKEN

الَلّٰهُمَّ اجْعَلْنِى مِنَ الَّذ۪ينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ

Okunuşu: “Allâhümmec’alnî minel-lezîne yestemi’ûnel – kavle fe yettebi’ûne ahsenehû.”

Anlamı: “Ey Rabbim! Beni sözü dinleyip de ona en güzel şekilde tabi olanlardan kıl.”

 

10-BOYUN MESH EDİLİRKEN

اَللّٰهُمَّ أَعْتِقْ رَقَبَتِى مِنَ النَّارِ

Okunuşu: “Allâhümme a’tık rakabetî minen-nâr. Vahfazni minesselasili vel ağlâl”

Anlamı: “Ey Rabbim! Benim boynumu ateş esaretinden kurtar.”

 

11-AYAK YIKANIRKEN

اَللّٰهُمَّ ثَبِّتْ قَدَمَىَّ عَلٰى الصِّرَاطِ يَوْمَ تَزُولُ ف۪يهِ اْلأَقْدَامُ

Okunuşu: “Allâhümme! Sebbit kademeyye ‘alas-sıratı yevme tezillü fîhil-akdâm.”

Anlamı: “Ey Rabbim! Nice ayakların kaydığı günde benim ayaklarımı sırat üzerinde sabit kıl.”

 

12-ABDEST SONRASI

أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ الٰهّلُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ اَللّٰهُمَّ اجْعَلْن۪ي مِنَ التَوَّابِينَ وَاجْعَلْن۪ي مِنَ الْمُتَطَهِّرِينَ سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Okunuşu: ”Allâhümmecalnî minettevvabine vecalnî minel mütedahhirîn vecalnî min ibadikessalihîn. Vecealnî minellezine la *havfün aleyhim velahüm yahzenûn. SübhânekAllâhümme vebihamdike Eşhedüenla ilahe illa ente vahdeke lâ şerikeleke ve enne Muhammeden abdüke ve rasûlüke. Estağfiruke veetübü ileyke. ”

Anlamı: “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. O, birdir ve O’nun ortağı yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir. Allah’ım! Beni tövbe edenlerden ve çok temizlenenlerden eyle. Allah’ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Allah’ım! Şehâdet ederim ki Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Senden mağfiretini isterim ve Sana tövbe ederim.”

Abdest

abdest
Abdest Nedir? Kelime Anlamı Nedir? Maddi ve Manevi Faydaları Nelerdir?

abdest

Farsça Ab (su) ve dest (el) kelimelerinden oluşan ve “el su­yu” anlamına gelen abdest, “Su ile yapılan; yüzü, kollan, ayak­ları yıkamak ve başı ıslak elle mesh etmekten ibaret olan özel bir temizlik.” şeklinde tanımlanır.

Abdestin maddi-manevi pek çok faydası vardır. Günde en az beş sefer abdest alan bir Müslüman, temizliği alışkanlık ha­line getirmiş olur ki bu onu hastalığa sebep olabilecek durum­lardan korur, mikroplardan arındırır. Bu abdestin maddi yara­rıdır. Abdestin manevi yararları da pek çoktur.

Peygamber Efendimiz, Enes b. Malik’e, “Oğul! Abdestini tam al ki hafaza melekleri seni sevsin ve ömrün uzatılsın.” buyurmuşlardır.

Abdest, aynı zamanda yüze nur, kalbe sevinçtir. Küçük gü­nahların affına sebeptir. Bu hususu Peygamber Efendimiz şu ifadeleriyle dile getirmiştir: “Kim emredildiği şekilde abdest alır, yine emredildiği şekilde namaz kılarsa, geçmiş bütün küçük günahları affa uğrar.

Abdest, müminin manevi silahıdır. Onunla kendini her tür­lü Cenab-ı Hakk’ın razı olmadığı düşünce ve arzulardan korur. Zihnine gelen veya gelmesi muhtemel olan vesveselerin etki­sinden kurtulur.

Hz. Osman anlatıyor: Peygamber Efendimiz ile beraberdim. Huzurunda abdest alan birisi vardı. Bu arada Hz. Peygamber güldü. Bunun üzerine “Niçin güldünüz ya Resulallah?” dedim. Peygamber Efendimiz: “Allah’ın ab­dest alan kuluna olan ikramına güldüm. Abdest alıp organlarını yıkayan her kul, ne zaman bir organını yıkasa, o organdan su ile beraber günahları da dökülür.

Abdestteki Sağlık Sırları Nelerdir?

Günlük hayatta, dış dünyayla temas halinde olan organla­rımız elimiz, yüzümüz ve ayaklarımız oluyor. Abdest alan bir insan düzenli olarak bu uzuvlarım yıkamış olmaktadır. Bu nok­tada abdest mikroplardan korunma adına bizim için bir zırh görevi görmektedir. Çünkü mikrop ve bakteriler genelde vü­cuda deri yoluyla girmektedirler.

Bu hususu biraz daha açalım. Mesela solunum sistemimizin en önemli organı olan burnu yıkayan bir insan, toz ve mikrop yığınlarının vücuda girmesine mani olur. Yüzün yıkanması, cildi diri tutar, vücuttaki yorgunluğu dindirir. Damarları ve si­nirleri harekete geçirir.

Abdestin dolaşım sistemi üzerinde de olumlu tesirleri bu­lunmaktadır. Damarlardaki sertleşme ve daralmayı önler. Abdest, lenf sistemini uyarır. Böylece vücut kendini zararlı unsur­lardan koruma adına direnç elde eder.

Abdest almanın insanın üzerinde bulunan gerginliği, stresi azalttığı bilinen bir gerçektir. Mesela doktorlar aşırı heyecan, stres, gerginlik hallerinde hastalarına ellerini ve yüzlerini so­ğuk suyla yıkamalarını tavsiye ediyorlar. Burada hemen aklı­mıza Efendimiz’in, öfkelenince abdest almayı tavsiye etmesi geliyor.

Abdestin ve temiz suyun faydalan bunlarla da sınırlı değil­dir. Su ile tedavi uzmanı olan bir doktor şöyle diyor:

“Kolları dirseklere kadar soğuk su ile yıkamak kadar kalbe fayda veren bir hareket olamaz.” Kolları yıkamak böyle de başı ve ayakları yıkamak öyle değil mi? Elbette öyle, hepsinin de şifası vardır.

abdest

Son tıbbi gelişmeler kollardaki damarların doğrudan kalbe ulaştığını ortaya koymuş, koldan damara sokulan ince ucunda minik kamera olan aletlerle kalbin içinin fotoğrafları bile çekil­miştir. Bu damarların su ile devamlı olarak günde birkaç defa abdest alınırken uyarılması, onların açılıp kapanmasına günlük idmanını yapmasına, formunu korumasına ve bu tesirlerin ko­layca kalbe kadar uzanmasına yol açar. Bu ise kalbe bir nevi masaj tesiri yaparak kalpteki damarlara sağlık verir.