Perşembe Gecesi İbadetleri

Perşembe Gecesi ertesi gün Cuma günü olduğu için Müslümanlar açısından önemli bir gecedir. Bu nedenle bu gece okunacak dualar ve sureler veya esmalar bu açıdan oldukça faziletli ve sevaplıdır.

Perşembe günü Duha namazını kıldıktan sonra  kimse ile konuşmadan eller semaya kaldırılır, 100 defa “YA SEMİU CELLE CELALÜHÜ”  okunursa Allahü Teala kişinin duasını kabul eder.

Ayrıca perşembe gecesi Yasin Suresini okumak çok faziletlidir. Okumaya başlamadan önce 70 kere istiğfar “Estağfirullah el azim ve etübü ileyh” ,70 kere  salavat ”Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim” çekilir.

Bunların dışında;

Dünya ve ahiret mutluluğu için Araf Suresi okunur.

Bahtın açılması için , izzet ve mutluluk için Yusuf Suresi okunur.

Zor işlerin açılması, her müşkülün hallolması için 21 defa Kadir Suresi okunur.

Okunacak Esmalar

Ya Kuddüs–170 Kere
Maddi ve manevi her türlü temizliğe sahip olmak, ruhi hastalıklardan kurtulmak için

Ya Müheymin – 145 Kere 

İnsanlardan korunmak, düşüncelerini anlamak ve romatizma için

Ya Mütekebbir– 662 Kere
İzzet, şeref ve büyüklüğe erişmek, halk tarafından sevilmek için

Ya Alim – 150 Kere
İlim zenginliğine ulaşıp marifet sahibi ve âlim olmak için.

Ya Kabıd – 903 Kere
Zalimin zulmünden kurtulmak; düşmanlarından korunmak için

Ya Semi– 180 Kere
Duaların kabul olması ve kulak rahatsızlıkları için

Ya Kebir – 232 Kere
Maddi-manevi büyüklük kazanmak, saygı ve hürmet görmek için.

Ya Mücib – 55 Kere
Duaların kabul olunması; sözlerinin dinlenmesi için

Ya Şehid – 319 Kere
Şehit olmak, heybetli olmak ve halk arasında sevilmek için.

Ya Hamid – 68 Kere
Kazancın genişlemesi, Allaha çokça hamd etmek, yardım istemek için

Ya Mübdi –56 Kere
Her işte muvaffak olmak, ummadığı yerden yardım görmek için

Ya Kayyum–156 Kere
Her işte yardımı Allahtan beklemek, isteklerine kavuşmak, rızkın devamı…

Ya Samed–134 Kere
Hiç kimseye muhtaç olmamak için.

Ya Tevvab – 409 Kere
Tövbelerin kabul olması için

Ya Muksit – 209 Kere
Eşlerin arasını düzeltmek ve adaletli olmak için.

Ya Cami – 114 Kere
Küsleri barıştırmak ve hayırların toplanması için

Ya Bedi – 86 Kere
Allahın yardımına nail olmak, maddi manevi güzelliğe sahip olmak ve saç için

11 Ayette Kurban İbadeti

Kurban, Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve icma ile sabit bir ibadettir. Kurbanın meşru bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de deliller mevcuttur. Hz.Aişe (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ademoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. O kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında hemen kabul olunur. Bu sebeple kestiğiniz kurbanlardan dolayı sıkıntı değil gönlünüz hoş olsun.”

Kurban ile ilgili ayetler de mevcuttur. Bunlar;

“Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin.” (Bakara,196)

“Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.” (Saffat,107)

“(Ey Muhammed!) Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti.” (Maide,27)

“Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Ka’be’ye ulaştırılmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki adil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah, geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.” (Maide,95)

“Allah; Ka’be’yi, o saygıdeğer evi, haram ayı, hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah’ın bildiğini ve Allah’ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir.” (Maide,97)

“Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac,28)

“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!” (Hac,34)

“Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” (Hac,36)

“Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.” (Hac,37)

“Onlar, inkar edenler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah, Mekke’ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. Eğer, inananlarla inkarcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan inkar edenleri elem dolu bir azaba uğratırdık.” (Fetih,25)

“O halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.” (Kevser,2)

Ramazan’ın Son Günlerinde Yapmamız Gerekenler

Ramazan ayı bizlere ikram olarak sunulmuş huzur ve bağışlanma ayıdır. Efendimiz (s.a.v), “Ramazan; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden kurtulma ayıdır.” buyuruyor. Bu ayın içinde  ‘bin aydan daha faziletli’ (Kadir Suresi, 3) diye bildirilen Kadir Gecesi bulunmaktadır. Hz. Aişe (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v)şöyle buyurmuştur:  “Bana Kadir Gecesi gösterildi, sonra unuttum; artık onu Ramazanın son on gününde arayın.”  Bunun üzerine Hz. Aişe (r.a.), Peygamber Efendimiz’e: “ Ey Allah’ın Rasulü! Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim?” diye sormuş, Efendimiz de:

اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي

Allahümme inneke afüvvün tuhibbü’l-afve fa’fu annî. (Allah’ım! Sen affedicisin, cömertsin. Affetmeyi seversin. Beni de affet.) diye cevap vermiştir.

Bu nedenle özellikle son 10 gün yapılan ibadetler büyük önem taşır.Peygamber Efendimiz Ramazan’ın son 10 gününü camide itikafa girerek geçirirdi. Hz.Aişe validemizden rivayetle; “Ramazan ayının son on günü girdiğinde Resulullah geceleri  ihya eder, ev halkını uyandırır, ibadete soyunur ve eşleriyle ilişkiyi keserdi.”

10 günlük itikafa girebileceğiniz gibi bir gecelik, bir günlük veya bir kaç günlük itikafa da girebilirsiniz. Hanefilerden İmam Ebu Yusuf’a ve Malikilere göre itikafın en az süresi “bir gün”dür. İmam Muhammed ile Hanbelilere göre ise itikafın en az süresi, kişiye bağlı olarak  “bir an”dır. Şafiilere göre ise itikafın en az süresi “Sübhanallah” diyebilecek kadar bir zamandan biraz fazla olmalıdır.   Yani Ramazanın son on günü içerisinde bir mescide vakit namazı kılmak için girerken dahi aynı zamanda “vakit namazı kılma süresince” itikafa niyet edilirse namazı kılıp camiden çıkarken bu sünneti ihya etmiş sayılırız. Diyanet İşleri Başkanlığınca, bu sene ramazanda itikafa girilecek camiler belirlenerek yurt genelinde 11 bin 216 cami hazırlandı.Vatandaşlar, itikaf için hazırlanan camilerin listesine diyanetin resmi sitesinden ulaşabilirler.

İtikafın şartları şunlardır: 
1- Niyet yapılmalıdır.
2- Gündüzü oruçlu olmalıdır.
3- İtikaf bir mescitte yapılmalıdır,
4- İtikafa niyet eden Müslüman olmalı ve dini emirler hususunda mükellef bulunmalıdır.

İtikafı bozan durumlar:

  • Cinsi ilişkide bulunmak.

Kur’an-ı Kerim’de; “Mescidlerde itikafa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın ”(Bakara,187) buyurulur.

  • Herhangi bir ihtiyaç yokken mescitten dışarı çıkmak.

İtikafa giren kimse mescitten ancak şer’i, zaruri ve tabii ihtiyaçları için çıkabilir. İtikafta olan kimsenin yemesi, içmesi, uyuması ve ihtiyacı olan şeyleri satın alması mescitte olur.

  • Bayılmak

Hac İbadeti

Hac, dinimiz İslam’ın temel ibadetlerinden biridir. Sözcük olarak olarak hac, “gitmek, yönelmek, ziyaret etmek” gibi anlamlara gelmektedir. Hac, imkanı olan her müslümanın, yılın belli günlerinde ihrama girerek vakfe yapıp kabeyi tavaf etmeleridir ve dinimizin gerektirdiği görevleri yerine getirmek suretiyle yapılan ibadeti ifade eder.

Hac ibadeti Müslümanlara hicretin dokuzuncu yılında farz kılınmıştır.

Hicretin 9. yılında nazil olan:

إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكاً وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ فِيهِ آيَاتٌ بَيِّـنَاتٌ مَّقَامُ
إِبْرَاهِيمَ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِناً وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْت مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ

“Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, Mekke’de alemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kabe’dir. Onda apaçık deliller, Makâm-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse şüphesiz Allah bütün alemlerden müstağnîdir” ( Âl-i İmran, 96-97)

Kuran-ı Kerim’de geçen ayetler ile Müslümanlar üzerine farz kılınan Hac, Hz. Peygamber tarafından putperest âdetlerinden arındırılarak İslâmî usullere uygun hale getirilmiştir.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav):

“Ey inananlar, Allah size haccı farz kılmıştır. O halde haccediniz.” buyurarak haccın farz olduğunu belirtmiştir.

Her Müslümanın ömründe en az bir kez hacca gitmesi gerekir. Fakat Hac ibadetinin yerine getirilebilmesi için bazı şartlar vardır.

•Bir kimseye haccın farz olması için onun;
•Müslüman olması,
•Akıllı, bâliğ (ergen) olması ,
•Sağlıklı olması,
•Özgür olması,
•Yurtdışına çıkma kısıtlılığı bulunmaması,
•Yol güvenliğinin bulunması,
•Hac mevsime yetişmiş olması,
•Can, mal ve namus güvenliğinin sağlanmış olması,
•Ekonomik yönden hac görevini yapma imkanına sahip bulunması gerekir.
Son şart, hac yolculuğuna çıkacak kişinin, gidip dönünceye kadar hem kendisinin, hem de bakmakla yükümlü olduğu kimselerin sosyal seviyelerine uygun biçimde geçimlerini sağlayacak parasal güce ve hac için yeterli zamana sahip olması anlamına gelmektedir.

Hac, Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak, verdiği sağlık ve zenginlik nimetinden dolayı şükretmek ve Allah’a (c.c.) yakınlaşmak için yapılır. Hac ibadeti dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan, dilleri ve ırkları farklı olan Müslümanları aynı amaç için bir araya getirir. İnsanlara takva dışında bir üstünlük olmadığı şuurunu hissettirir. Hacca gelen Müslümanlar, sosyal ve ekonomik statülerinden sıyrılırlar. Allah’ın (c.c.) huzurunda mal, makam gibi farklılıkların önemsiz olduğunu ve tüm Müslümanların eşit olduğunu anlarlar. Hacı adayları giydikleri beyaz kıyafetlerle ölümü hatırlarlar ve ölmeden önce tövbe etme fırsatı bulurlar. Bu ibadet sayesinde hacılar diğer insanlara saygı gösterir, kırıcı davranışlardan kaçınır, canlılara zarar vermemeye özen gösterirler. Bu nedenle hac ibadetinin fazileti saymakla bitmez.

Peygamber Efendimiz de haccın faziletini şu hadislerinde dile getirmişlerdir:

مَنْ حَجَّ لِلَّهِ فَلَمْ يَرْفُثْ وَلَمْ يَفْسُقْ رَجَعَ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ

“Kim Allah için hacceder, çirkin söz ve günahlardan sakınırsa, annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınmış olarak döner.”

Hac ibadetini yerine getiren müslümanlar yaşamlarına geri döndükten sonra Hz.Peygamberin müjdesinden hareketle, “anasından doğmuş gibi günahlarından temizlendikleri” inancıyla da, özel ve sosyal hayatlarında daha özenli ve dikkatli davranmalılar. Bu dikkati ve özeni ömür boyu sürdürmeliler. Hac ibadeti sırasında kalp kırmaktan kaçındıkları gibi kalp kırmamalı, kül hakkından kesinkes uzak durmalı, Allah’ı bolca zikrederek, yüce Rabbimizin rızası için ibadetlerine devam etmelidirler.

Dua ve Sevgi ile..

Hz. Muhammed’in İbadeti

Peygamberimiz (s.a.v.), muhlis bir âbid idi. Bu, ona Allah’ın bir emri idi. Kur’an’da şöyle denilmektedir:

َ ين ِ الد ِ ًصا لَُه اO¢ ْ ُ ل َُد َ ا ْعب ا ْن َ ْ ُتَ ِر ` ُى ام ّ ِ ن ِ ُقْل ا

“(Ey Peygamberim!) De ki: bana Dini Allah’a özgü kılarak O’na ibadet etmem emredildi.” (Zümer 39/11)

Ayakları şişinceye kadar namaz kıldığını gören Hz. Aişe (r.a.), Ona;

 فَق َال: َ َ َ َّخر َ َ ا تأ وم ِ َك َ ْب ْن َ ذن ِ َ م تَقَّدم َ لَ َك َ ِر ا? وَق ْد ُ غف َُع هَذ َ ا أََت ْصن َا رَُس َول ِ ي

“Ya Resulallah! Senin gelmiş ve geçmiş bütün günahların bağışlandığı halde56 (niçin) böyle yapıyorsunuz”, diye sorar. Rasulüllah (s.a.v.)

 ا ً ًْد َ ا Mُ كور ا ُك ُون َ عب َشَة َ! اَف َلاَ ِ َ َ ا عائ ي

Ya Aişe! Şükreden bir kul olmayayım mı?” der.

 يxُة َ ِ ّ ُ ين النَّص ِ الد َ

“Din, ihlastır/samîmiyettir”58 buyuran Peygamberimiz (s.a.v.)’in kendisi ihlasla ibadet ettiği gibi insanları da Allah’a ibadet etmeye davet etmiştir. Bu Allah’ın bir emri idi:

 ُ َّ وا الط ُ اغ َوت… ب ِ َن اجت ْ و ُُد َ وا اOَ ِ ْ اعب ان َ ً ٍ رَُسولا َّة ام َ ِ ا  ُ ك ِلّ ُ َثْن َولََقْد

“Andolsun ki biz, “Allah’a ibadet edin ve Tağut’tan sakının” diye (emretmeleri için) her ümmete/topluma bir peygamber gönderdik….” (Nahl 16/36)

Çünkü insan Allah’a ibadet etmesi için yaratılmıştır.59 Sözlükte, “itaat ve kulluk etmek, boyun bükmek” anlamına gelen “ibadet” kavramı din ıstılahında; “mükellef insanın nefsinin arzusu hilafına Rabb’ını tazim için yaptığı kalbi ve bedeni fiildir. İbadetin bir özel bir de genel anlamı vardır. Özel manada ibadet; namaz, oruç, zekat, hac ve dua… gibi görevleri ifa etmektir. Genel manada ibadet ise; Allah (c.c.) ve peygambere itaat edip isyan ve haramları terk etmektir. Kur’an da ibadet; iman, ahlak, namaz, hac, zekat, cihat, evlenme, boşanma, helal-harama riâyet, ticaret, ahde vefa, yemin, kefaret, ukubat… gibi Kur’an’ın başından sonuna kadar bütün hükümlerini uygulamayı, emir ve yasaklarına riâyeti ve sınırlarını korumayı ifade eder.

Fıkıh usulü kitaplarında Kur’an hükümlerinin “itikat, ibadet, ahlak, keffaret, muamelât ve ukubât” şeklinde kısımlara ayrılması anlatımı kolaylaştırmak içindir. Yoksa ahlakî ve amelî hükümler, ibadetlerden farklı şeyler demek değildir.

Uygulama itibariyle ibadetler dört kısma ayrılır:

a- İman, ihlas, niyet, tefekkür, marifet, sabır, havf ve reca… gibi kalbî/batînî ibadetler.

b- Namaz, oruç,zikir, tesbih, tehlil, tekbir, tahmid, dua, ana-babaya iyilik, sıla-i rahim… gibi vücut organlarıyla yapılan ibadetler.

c- Zekat, sadaka, infak… gibi mal / servet ile yapılan ibadetler.

d- Hac, malı ve canı ile cihat … gibi hem mal hem de beden ile yapılan ibadetler.

Allah’ın yapılmasını istediği şeyleri yapmak da, yasakladığı şeylerden kaçınmak da ibadettir. İbadetin kabul olması için dört şartın birlikte bulunması gerekir. Bunlar; iman, ihlas, niyet ve İslam’a uygunluktur. Hz. Muhammed (s.a.v.), her çeşidi ile ve şartlarına uygun olarak ömür boyu Allah’a ibadete devam etmiştir. Onu örnek almak isteyenlerin de aynı şekilde davranmaları gerekmektedir.