Dünya ve Ahiret Dengesi

Osman Bin Mazun(İslam dininin ortaya çıkmasından sonra ilk Müslüman olan 13. kişidir.), Medine’de mistik bir dini hayata yöneldiği zamanlar kendisi gibi düşünen bir grup insanla bir araya gelerek bekar olanlar evlenmeyecekler, evlenmiş olanlar dünyaya dalmayacaklar, bütün gece namaz kılacaklar, bütün gün oruç tutacak diye karar aldılar. Aldıkları bu karardan sonra geceleri hep ibadetle, gündüzleri de hep oruçla geçiriyorlardı. Bu sebepten dolayı evlerini de ihmal ettiklerinden aileleri de zor vaziyette kalıyorlardı.

Bir gün Osman’ın hanımı Havle, Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in hanımlarına Osman’ın bu halini anlattı. Durumu öğrenen Efendimiz hemen Osman’ın bu anlayışına müdahale etti:

“Osman” dedi, “sizin içinizde Allah’ın emirlerini en çok yerine getiren kimdir?”

“ Sensin ya Resulullah”, dedi Osman. Efendimiz, bunun üzerine;

“Öyle ise, ben geceleri namaz kılıyorum ama uyuyorum da. Gündüzleri oruç da tutuyorum; ama yiyorum da. Aile hayatımı yaşıyorum, ama onları ihmal etmiyorum da. Yani hem dünyama çalışıyorum; hem de ahiretime. Sizin her şeyi terk edip de kendinizi yalnızca ahirete yöneltmeniz benim tebliğ ettiğim dinde yoktur.” buyurdu ve ikazını şöyle bağladı:

“Osman, senin üzerinde ailenin hakkı vardır. Nefsinin de, çocuklarının da. Her hak sahibine haklarını vermeye mecbursun!”

Ashab arasında duyulan bu ikaz, herkesin kendini toplamasını sağlamıştı. Her aile reisinin üzerinde, ailesinin, nefsinin ve çocuklarının hakkı vardır. Her hak sahibine haklarını vermeye mecburdur.

Dinimizde Anne Babaya Saygı

Anne ve baba toplum yapısının temeli olan ailenin kurucuları ve en önemli iki unsurudur.

İslamiyet, anne ve babaya çok büyük bir önem vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette anne ve babaya saygının, onları incitmemenin, onlara itaat etmenin önemi vurgulanmaktadır.

“Biz, insana, ana-babasına iyilikte bulunmayı tavsiye ettik. Özellikle de anasını tavsiye ederiz ki, o, kat kat zaafa düşerek ona hamile kalmış, emzirmesi de tam iki sene sürmüştür. Binaenaleyh; bana ve ana-babana şükret.”

Dinimize göre Allah’a (c.c.) şirk koşmanın bir mazereti olmadığı gibi, anne ve babaya kötü davranmanın da haklı bir mazereti yoktur.

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (Sav) şöyle buyurmuştur:

“Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Allah’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek ve yalancı şahitliği yapmaktır (ya da yalan sözdür)”

Diğer toplumlar sırf bir adet olarak anne babaya saygı gösterirken Müslümanlar olarak biz bunu Allah’ın bir emri olarak görüyoruz. Anne babaya itaatsizliği Allah’ın bir emrini hiçe saymak olarak düşünüp daha dikkatli davranıyoruz.

Peygamber Efendimiz “kime iyilik yapayım?” diye üç defa soran bir sahabiye, üç defasında da, “annene” cevabını verdikten sonra dördüncü soruda, babasına iyilik yapması gerektiğini söylemiştir.

Anne ve baba, çocuklarına yeteri kadar iyilik yapmamış olsalar, hatta bazı zararları dokunmuş olsa da, çocuklar, onlara yine de iyi davranmak mecburiyetindedir. Çünkü insanlar yaşlandıkça çocuklaşır. Çocukluğumuzdaki yanlış ve zararlı davranışlarımızı güler yüzle karşılayanlar bize muhtaç duruma gelince onlara, bize yaptıkları gibi iyi davranmamız aynı zamanda bir şükran borcudur.

Yüce Rabbim hayatta olan anne ve babalarımıza hayırlı uzun ömürler versin. Ahiret hayatına intikal etmişlere ise merhamet ve mağfiret etsin. Dünya hayatımızda kendilerine saygıda kusur etmemeyi ve bu vesile ile dünyamızı ve ahiretimizi aydınlatmayı nasip etsin.

Amin…