İnsanlarla Melekler Arasındaki Üstünlük Derecesi

Ehl-i Sünnet’e göre insanlar içinden seçilen peygamberler, meleklerin peygamberleri durumunda olan büyük meleklerden daha üstündür. Çünkü yüce Allah insan için “halife” tabirini kullanarak (el-Bakara 2/30) onu melekler karşısında yüceltmiş, Hz. Âdem’e secde etmeleri için meleklere emretmiş, eşya ve alemi meleklere gösterip bunların adlarını sorduğu zaman melekler cevap verememiş, Hz. Âdem ise birer birer saymıştır (el-Bakara 2/31- 34).

Ayrıca meleklerin Allah’a kullukları ve hayırlı şeyleri yapmaları, iradeye bağlı olmayan hareketlerdir. Halbuki insan Allah’a kulluğunu ve iyi işleri, kendisini doğru yoldan ayıracak pek çok engeli aşarak yapar. Bütün bunlar insan cinsinin melek cinsinden üstün olduğunu gösterir. Meleklerin önde gelenleri, peygamber olmayan bütün insanlardan; takva sahibi müminler, şehitler, salih amel işleyenler, dinde dosdoğru hareket edenler, diğer meleklerden; diğer melekler de insanların kafir, münafık, müşrik, inancı bozuk, amelsiz, ahlaksız olanlarından daha üstündür.

Bayram Namazı

cemaat namazı

Bayram sabah erken kalkılmalı, yıkanıp temizlenmeli, güzel kokular sürünmeli, temiz ve yeni elbiseler giyilmelidir.

Ramazan Bayramı’nda, namazdan önce bir şeyler yenir, Kurban Bayramı’nda ise, kurban keseceklerin, kurban etinden yiyinceye kadar bir şey yiyip içmemesi müstehaptır. Peygamberimiz (s.a.s.) böyle yapmıştır.

Bayram günü sabah namaz camide kılınır, yapılan vaaz dinlenir, güneşin doğuşundan 50 dakika sonra bayram namaz kılınır. Peygamberimiz Kurban Bayram hutbesinde
şöyle buyurmuştur:

“Bu günümüzde yapacağımız ilk iş namaz kılmamızdır. Sonra döner kurban keseriz. Her kim böyle yaparsa, şüphesiz bizim sünnetimize uygun iş yapmış olur.” (Buhârî, “Iydeyn”,3)

İki rekat olarak kılınan bayram namazları Hanefilere göre vacip, Şafiîlere göre sünnet-i müekkededir.

Hanefiler bayram namazının vacip oluşuna, “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” (Kevser, 108/2) anlamındaki ayeti delil olarak zikretmişlerdir. (Kâsanî, I, 275)

Sadece akıllı, ergen, sağlıklı, hür, mukim ve erkek Müslümanlar bayram namaz kılmakla yükümlüdürler. Şafiî Mezhebine göre bayram namaz kadınlar ve yolcular için de sünnettir, ancak cemaatle kılınması şart değildir, münferiden de kılınabilir, fakat camide cemaatle kılınması daha faziletlidir. (Şirbinî, I, 587)

Bayram namazına gidemeyecek kadar kötürüm, felçli, engelli, özürlü ve hasta kimseler ile bunlara zorunlu olarak bakmak durumda olanlar, bayram namazına gittiği takdirde hastalığının artmasından veya uzamasından endişe edenler, yürümekten aciz olan yaşlılar, ayakları felç olmuş veya kesilmiş kimseler bayram namazı kılmakla yükümlü değillerdir.

Görme engelli olan kimseler kendileri camiye gelebilirler veya kendilerini camiye götürebilecek biri bulunursa bayram namaz kılmakla yükümlüdürler. Bayram namazına gittiği takdirde kişinin önemli bir zarara veya sıkıntıya uğramasına yol açacak derecede
şiddetli yağmur yağması, havanın çok soğuk veya çok sıcak olması veya yolun aşırı çamurlu olması gibi durumlarda bayram namaz yükümlülüğü düşer.

Bayram namazına gittiği takdirde mal, can veya namusunun tehlikeye gireceğine dair endişeler taşıyan kimse bayram namaz kılmak için camiye gitmeyebilir. Bayram namazı kılmakla yükümlü olmakla birlikte isterlerse yolcular kadınlar da bayram namazı kılabilirler.  Peygamberimiz (s.a.s.);

“Camiye gitmek istediklerinde kadınlarınıza engel olmayın” buyurmuştur. Peygamberimiz ve sahabe zamanında hanımlar, namazlara katılmışlardır.

Ramazan Bayram namazı öğle vakti öncesi kerahat vaktine kadar kılınmazsa artık öğleden sonra, ikinci ve üçüncü günleri kılınmaz. Tıpkı kurbanın bayramın birinci gününde kesilememesi halinde ikinci veya üçüncü gün kesilebileceği gibi Kurban Bayramı namazı da bayramın birinci günü kılınamazsa ikinci gün kılınır, ikinci gün de kılınamaz ise üçüncü gün kılınabilir. (Kâsanî, I, 276)

Ramazan ve Kurban Bayramı namazları ikişer rekattır ve cemaatle kılınır. Namaz vakti girince, ezan ve kamet getirilmeksizin imam-hatip, Ramazan veya Kurban Bayramı
namazına niyet eder. Cemaat de aynı şekilde bayram namazını kılmak üzere imam-hatibe uymaya niyet eder.

Bayram namazları camilerde veya namazgâhlarda cemaatle kılınır, tek bana cemaatsiz kılınmaz. Bayram namazına yetişemeyen kimse artık bayram namaz yerine kuşluk namazı gibi iki veya dört rekat namaz kılar.

 

Ramazan Biterken

Allah’a kulluk için yaratılan insanın bu görevini yerine getirebilmesi için dinin emir ve yasaklarına, helal ve haramlarına riayet etmesi; Allah’a, kendisine, ailesine, insanlara ve diğer varlıklara kar görevlerini yerine getirmesi; günlük, aylık, yıllık ve ömürlük ibadetlerini ifa etmesi gerekir. Yıllık ibadetlerimizden biri de oruç tutmaktır.

Oruç ibadeti, Ramazan ayında yerine getirilir. Çünkü Müslüman bu ayda;
—Oruç tutar.
—Teravih namazını kılar.
—Zekatını bu ayda verir.
—Bolca Kur’ân okur.
—Çokça dua eder.
—Günahlarına tövbe ve istiğfar ederek arınır.
—İftar verir.
—Fakirlere yardım eder.
— Nefis terbiyesi ve irade eğitimi yapar.
—Sabırlı, disiplinli ve hoşgörülü olmayı öğrenir.
—Kadir Gecesi’ni ihya eder.
—İtikâf yapar.
—Vaaz dinler.
—Mukabele dinler.
— Sadaka verir.

Ramazan ayı; af, mağfiret ve günahlardan arınma ayıdır. Müslüman, Ramazan ayında ibadetlere, haramlardan sakınmaya daha çok gayret eder, kulluk bilinci içerisinde olur. Yüce Allah da bu ayda merhametini daha çok ihsan eder, oruç tutan ve Ramazan ayını ihya eden kullarına daha çok sevap verir ve onlar affeder. Müslüman bir aylık yoğun bir riyazat ve gayretle Ramazan ayı sonunda tertemiz olur. Bir ayın sonunda bayram yapar, sevinci kutlar. Bir sonraki Ramazan ayına kadar manen kirlenmemeye, imanını korumaya, ibadetlerine devam etmeye ve günahlardan uzak durmaya özen gösterir.

Son sözümüz Allah Resûlünün şu sözüdür:

“Kim inanarak ve sevabını umarak Ramazan orucunu tutarsa Allah o kimsenin geçmiş günahlarını bağışlar.” (Buhârî, “Syam”, 6)

İtikâf Özellikle Ramazanda Yapılır

itikaf

“İtikâf”, bir camide ibadet niyetiyle ve belirli kurallara uyarak ibadetle meşgul olmak üzere mescit ya da mescit hükmündeki bir yere çekilmek demektir. Kur’ân’da bu ibadet,

Mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın” (Bakara, 2/187) anlamındaki ayette geçmektedir.

Hz. Aişe validemiz Hz. Peygamber’in Medine’de her yıl Ramazan ayının son on gününde itikâf ibadetini ifşa ettiğini bildirmiştir.  Oruç tutan Müslümanın Ramazanın son on gününde itikâfa girmesi sünnet-i kifayedir. İtikâf ibadetinin geçerli olabilmesi için itikâfa giren kimsenin mükellef olması, itikâfa bir mescidde girmesi ve niyet etmesi gerekir. Kadınlar evlerinin bir odasında itikâfa girerler.

İtikâfa giren kimse vaktini namaz kılarak, Kur’ân ve kitap okuyarak, dua yaparak, zikir ederek, vaaz dinleyerek geçirir. Mescidde yer, içer ve orada istirahat eder. Mescidin içinde giderilmesi mümkün olmayan banyo yapma, tuvalete gitme ve abdest alma gibi doğal ihtiyaçlar için cami dışına çıkabilir. Ancak ihtiyaçlarını giderdikten sonra hemen itikâf mahalline döner. İhtiyacı olmadıkça cami dışına çıkmaz.

Nafile itikâflar cami dışına çıkmakla bozulmaz Ancak adamak suretiyle yerine getirilmesi gereken vacip itikâflar, zorunlu ihtiyaçlar dışında itikâf mahallinin dışına
çıkmakla bozulur. İtikâfa giren insan dünyevi meşgalelerden uzaklaştığı
için daha fazla ibadet etme ve tefekkürde bulunma imkan elde eder. İtikâfa girmekte bir irade eğitimi söz konusudur.

Sonuç olarak; ayların sultan olanı Ramazan Kur’ân, oruç, sabır, yardımlaşma, dayanışma, rahmet, bereket, af ve mağfiret ayıdır. Müminler bu ayda daha çok ibadet
eder, tövbe ve istiğfar ile günahlardan arınmaya, hayır ve hasenat ile Allah’ın rızasını kazanmaya çalışır.

Ramazan Orucu Günahlara Kefaret Olur

“Kişi, çoluk-çocuğu, malı ve komşusu sebebiyle günaha girebilir. Namaz, oruç ve zekât bu günahlara kefaret olur.”
(Buhârî “Savm”, 3)

“Kim inanarak ve sevabını umarak Ramazan orucunu tutarsa Allah o kimsenin geçmiş günahlarını bağışlar.”
(Buhârî, “Syâm”, 6)

Hadiste, günahların küçük veya büyük olduğu beyan edilmeden mutlak olarak oruç tutan kimsenin bağışlanacağı bildirilmektedir. Ancak Kur’ân ve sünnet bütünlüğü içinde konuyu ele aldığımız zaman içki içmek, kumar oynamak, hırsızlık yapmak ve namaz kılmamak gibi büyük günahlardan ve kul hakkı içeren günahlardan kurtulmak için şartlarına uygun tövbe etmek, hak sahibine hakkını ödemek ve helalleşmek gerekir.