* Her işe besmele ile başlamak.
* Suyu üç yudumda oturarak, kıbleye dönerek içmek.
* Su içerken başında “besmele” çekmek, sonunda “elhamdülillah” demek.
* Tuvalete girerken sol ayakla girmek, çıkarken sağ ayakla çıkmak.
* Tuvalete girerken “ALLAHümme inni euzü bike minerricsil habisi muhbusi mineşşeytanirraciym.” çıkarken de “Elhamdülillahi anil eza ve afani” demek.
* Tuvalete tükürmemek, orada konuşmamak, bir şey yememek, oradan çabuk çıkmak.
* Def-i hacette bulunmadan önce bir miktar su dökmek.
* Tuvalete başı kapalı girmek (idrardan çıkan asitin ilk temas ettiği yer saç kökleri olduğu için başı kapalı olmazsa saç dökülmesine sebep olur.)
* Mutfakta bir kabı kullanmadan önce onu temiz su ile durulamak.
* Açıkta kalan yiyeceklerin üzerini örtmek.
* Ayakkabıları giymeden önce ters çevirip silkelemek.
* Kıyafetleri sağdan giyip, soldan çıkartmaya başlamak.
* Sofraya oturmadan hayalen mideyi üçe bölmek 1/3 su, 1/3 yemek, 1/3 hava.
* Acıkmadan sofraya oturmamak ve doymadan sofradan kalkmak.
* Yemeğe tuz ile başlamak.
* Yemeği ayrı tabaklarda değil de ortak tabakta yemek, yerken önünden almak, yemeğin ortasına dokunmamak.
* Misafire bir bardak su bile olsa ikramda bulunmak, mümkünse etli yemek ikram etmek.
* Çörek otu yemek.
* Sofrada yeşillik, evde sirke bulundurmak.
* Sofrada sol ayak kalçanın altında, sağ ayak karın bölgesine kırılmış vaziyette oturmak,
bağdaş kurmamak (sofrada ayak değiştirmek doymanın alametidir).
* Kur’an-ı Kerim‘i hüzünle, mümkünse ağlayarak okumak.
* Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.
* Hastayı üçüncü gününden sonra da iyileşmezse ziyaret etmek. Hastanın olduğu yerde çorba pişirmek.
* Hapşırınca “elhamdülillah” diyene “yerhamukellah (bayan ise “yerhamukillah”) demek.
* Uykudan kalkınca elleri en az üç defa yıkamadan yiyecek kabına dokunmamak.
* Akşam üzeri önce perdeyi çekmek, sonra ışığı açmak.
* Banyodan son çıkma sırasında ayaklara soğuk su dökmek.
* Tabakta hiçbir şey kalmayacak şekilde yemek tabağını sünnetlemek. Sonra bir miktar su koyup onu kaşıksız içmek.
* Tek sayıyı tercih etmek.
* Cuma günleri farz olmasa bile gusül abdesti almak, güzel koku sürünmek, sadaka vermek, beyaz giyinmek, tırnak kesmek.
* Yatarken yatağa çarşaf sermek.
* Gece, günlük kıyafetleri çıkarınca katlamak.
* Sabah namazı vakti çıkınca ilk 45 dk (Keraat vakti) ve akşam ezanının okunmasına 45 dk kala uyumamak .
* Güneş tam tepede iken yani öğle vakti bir miktar uyumak, uyuyamıyorsa bile 10 dk gözleri kapatmak .
* Gece yatmadan önce 3 defa toz sürme çekmek (Göz hastalıklarına şifadır).
* İşrak namazı kılmak.
* Konuştuğu kimseye bedeniyle dönerek konuşmak.
* Kapıyı üç kez bekleyerek çalmak.
* Kapıyı çalarken kapının ya sağında ya da solunda beklemek, karşısında durup da içeriyi
izlememek.
* Baş kıbleye gelecek şekilde sağ el sol yanak altında, sol el iki diz arasında, dizler de
karın bölgesine bükülü vaziyette yatmak.
* Başı ağrıdığında tülbent ile sıkıca sarmak.
* Abdest alırken kıbleye dönmek, sonunda üç yudum su içmek.
* Yolda önüne bakarak hızlı adımlara yürümek.
* Selamlaştığı insana sağ elini uzatmak, işaret ve baş parmağı arasındaki boşluğu karşıdaki insanın aynı yerine temas ettirmek. (Elin bu kısmında muhabbet damarları varmış.)
* Saçları gece yatmadan hemen önce ve kıbleye dönerek her gün taramak, ortadan ayırmak.
* Yanında misvak, ayna, kesici bir alet, yakıcı bir alet, güzel koku ve tarak taşımak.
* Gece abdestli yatağa girmek (Ölüm gelirse şehit hükmünde olmak için).
* Gece yatmadan önce “Felak ve Nas Sureleri”ni okuyup iki elini birleştirerek üflemek ve vücudunun her yerine sürmek.
Etiket: Sünnet
Peygamberimizin Duaları
Allah’ım, beni çok şükreden ve çok sabreden kullarından eyle! (Bezzar)
Zekatın Hikmetleri -I-
Hayırda Acele Etmek
Bir kimse, zekat kendisine farz olur olmaz ilk vaktinde zekatını vermelidir. Zekatın senesi dolup farz olmadan önce verilmesi daha faziletlidir. Bu, özellikle zekatın verilmesi gereken bir yeri bulunca yapılmalıdır. Mesela, Allah yolunda cihad eden bir gazi, vakti gelmiş fakat ödenemeyen bir borç, bir cihad, ihtiyaç içine düşmüş fazilet sahibi bir fakir yahut garip bir yolcu ve benzeri ihtiyaç sahipleri görüldüğünde bu kimselere vaktinden evvel zekatını vermek, bunu güzel bir fırsat görüp hemen değerlendirmek daha faziletli ve daha bereketlidir. Böyle davranmak, hayırlı işlere koşmak, iyilik ve takvada yardımlaşmak olur. O ayrıca, yapılması emredilen şeyin yanı sıra nafile bir hayır yapmaktır.
İnsan, başına gelecek kötü durumlardan emin olamaz. Çünkü hayrı geciktirmekte birçok afet mevcuttur. Dünyanın nice felaket ye sıkıntıları vardır. Nefis durmadan hal değiştirir. Kalp devamlı değişim içindedir; bunun için fırsat ele geçer geçmez hayrı yerine getirmelidir.
Zekat veren kimse, zekat vermede yılbaşı olarak ramazan veya zilhicce aylarından birini belirlerse, bu daha faziletlidir. Çünkü bu iki ayın birçok fazileti ve hususiyeti vardır.
Yüce Allah ramazan ayını Kur’an’ın indirilmesine tahsis etmiş ve onda bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi‘ni koymuştur. Ramazan ayında zekatın verileceği en faziletli günler son on günüdür. Zilhicce ayının en faziletli günleri ise ilk on günüdür.
Takva ehlinden bazıları, zekatın her sene bir ay öne almak suretiyle verilmesini ve sene başından sonraya bırakılmamasını münasip görmüşlerdir. Çünkü bir kimse zekatını her yıl belirli bir ayda verirse, gelecek seneki aynı ay aslında on üçüncü ay olur. Bu da zekatın geç verilmesi demektir.
Alimler şöyle demişlerdir: “Bir kimse, bu yıl zekatını receb ayında verirse, gelecek yıl zekatını cemaziyelahir ayında vermelidir. Böylece bir seneyi geçirmemiş olur. Buna göre, bu yıl zekatını ramazan ayında veren bir kimse, gelecek yıl şaban ayında vermeli ki, seneye bir şey eklememiş olsun. Bu şekilde hareket etmesi daha güzeldir.”
Kalp Huzuru ve İhlas
Zekatı gönül hoşluğu ve kalp huzuru ile Rabbi için ihlaslı bir şekilde, sırf O’nun rızasını isteyerek, gösteriş ve riya yapmaksızın, yapmacık hal ve tavırlara girmeksizin vermelidir. Kul, verdiği zekatı, Allah’tan başkasının bilmesini istememelidir. Zekatı verirken, Allah’tan başkasından bir şey beklememeli, onu vermediğinde ise O’ndan başkasından korkmamalıdır. Devamlı Allah Teala’ya nazar etmeli, O’nun bu hayırda kendisine İhsan ettiği güzel yardımını yakînen tanımalıdır.
Tevazu
Zekat veren kimse zekatını verdiği fakirin kendisinden daha hayırlı olduğuna itikad etmeli; kalbinde onu noksan görmemeli ve onu küçük düşürmemelidir. Zengin kimse, fakirin kendisinden daha hayırlı olduğunu bilmelidir. Çünkü fakir, onun için manevi bir temizlik, yükselme, yücelme ve ebedi ahiret yurdunda manevi derece elde etme sebebi yapılmıştır. Kendisi ise, fakir için bir hizmetçi ve onun dünyasını ihya etmekle görevli bir memur yapılmıştır.
Gösteriş ve Minnetten Uzak Durmak
Müslüman zekatını fakire gizli olarak vermeli, verdiğinin zekat olduğunu kendisine söylememelidir. Allah Teala’nın, “Sadakalarınızı minnet ederek/başa kakarak ve fakire eziyet yaparak iptal etmeyiniz” (Nisa,53) ayetinin tefsirinde şöyle denmiştir: “Minnet, zekatı verdiğin kimseye ‘bu zekattır’ diye söylemen; eziyet ise verdiğin zekatı başkalarına açıklamandır.”
Süfyan-ı Sevri (rah) demiştir ki: “Kim yaptığı hayrı başa kakarsa sadakası/zekatı fasid olur.” Ona, “Başa kakmak nasıl olur?” diye sorulunca şu cevabı vermiştir: “Yaptığın hayrın zekat olduğunu zikretmen veya başkaları yanında ondan bahsetmen o kimseyi minnet altına sokmandır.”
Başka biri de şöyle demiştir: “Minnet, verdiğin şeye karşılık olarak hayır yaptığın kimseyi çalıştırmak istemendir. Eziyet ise fakirliğinden dolayı onu ayıplamandır.”
Yine denilmiştir ki: “Minnet, kendisine hayır yaptığın kimseye karşı kibirlenmek, eziyet ise onu azarlamak ve bir şey istediği için kendisini kınamaktır.”
Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Sadakanın en faziletlisi insanın şartlarını zorlayarak bir fakire gizlice verdiği sadakadır.”
Alimlerden biri şöyle demiştir: “Üç şey iyiliğin hazinelerindendir. Onlardan biri de zekatın gizli olarak verilmesidir.” Bu söz bize müsned bir hadis olarak da rivayet edildi.
Zekatı gizlice vermek insanın dini için daha selametlidir. Bunun afeti daha azdır ve amel bakımından da daha temizdir.
Bize ulaşan bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Allah, yaptığı hayrı halka duyurmak için, gösteriş yaparak ve minnet ederek hayır yapanın hayrını kabul etmez.”
Görüldüğü gibi hadis-i şerifte Allah Resûlü (s.a.v), minnet ile halka duyurmayı bir arada zikretmiştir. Aynı şekilde halka duyurma ile riyayı da bir arada zikretmiş ve bütün bunlarla amelin reddedileceğini bildirmiştir.
Hayrını işittirme derdinde olan, yaptığı amellerini kendisini görmeyenler duysun diye ondan bahseden kimsedir.
Onun bu davranışı, amelinde gösteriş yerine geçer. Amelin iptal edilmesinde her ikisi de eşittir. Çünkü onlar imandaki yakînin zafiyetinden kaynaklanır.
Halk duysun diye amel eden kimse, kendisini mevlasının bilmesiyle yetinmemiş, aynı şekilde riya için hareket eden riyakar da O’nun görmesiyle yetinmeyip başkalarını O’na ortak etmiştir. Hadiste, yaptığı hayrı başa kakan kimse de bunlara dahil etmiştir. Çünkü başa kakmada hem yaptığını duyurma hem de riya/gösteriş vardır. Şöyle ki:
Hayır ve ibadet yapan kimse, yaptığı ameli zikrederek onu başkalarına duyurmuş olur veya gizlice yaptığı iyilikte kendi nefsini görüp onunla övünür. Onu açığa vurduğu zaman, amel gizli olmaktan çıkar, açıktan yapılmış amel olarak yazılır. Onu halkın içinde bahsettiği zaman ise, gizli ve açık ameli silinir, yerine gösteriş yazılır.
Eğer ihlasla verilen bir sadaka ve zekatın açıklanmasında, onun gizli olarak verilmesinin sevabını kaçırmaktan başka bir şey olmasaydı, bu bile amel için büyük bir noksanlık olurdu.
Şöyle bir rivayet edilmiştir: “Gizli olarak verilen sadaka, açıktan verilen sadakadan yetmiş kat daha faziletlidir.” Bir hadiste ise şöyle buyrulmuştur: “Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teala’nın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah onları kendi gölgesinde gölgelendirir. Onlardan biri de, sağ elinin verdiği sadakayı sol elinin farketmeyeceği kadar gizli veren kimsedir.“ Hadisin diğer bir lafzında ise, “Sağ eliyle verdiği sadakayı sol elinden gizleyen kimse” diye geçmektedir. Bu aslında gizli tutulmasında mübalağa ifade eden bir ifade şeklidir.
Eğer verdiğin sadakayı gerçek manada nefsinden gizlemek mümkün olmuyorsa, hiç değilse onda nefsini gizle. Öyle ki kendisine zekat verdiğin kimse senin verdiğini bilmesin. Bu, ihlastan bir makamdır. Vermede elini görür ve kendini ortaya koyarsan, hiç olmazsa zekat verdiğin kimseye karşı nefsini gizle. Böyle yapmak, sadık olanların halidir.
İhlaslı Kulların Örnek Halleri
İhlas sahibi insanlardan biri, vereceği şeyi fakirin önüne veya yoluna bırakır yahut görüp alabileceği şekilde onun oturduğu yere koyardı. Fakir onları alır, fakat sahibinin kim olduğunu bilmezdi. Diğer biri de vereceği şeyi fakirin cebine o uyurken gizlice koyardı. Ben böyle yapan bir kimseyi gördüm.
Zekatını başkaları vasıtasıyla fakire vererek durumunu gizlemeye çalışan Müslümanların sayısı sayılamayacak kadar çoktur. Bir hadiste şöyle rivayete edilmiştir: “Gizli sadaka veya gece verilen sadaka rabbin gazabını söndürür.“
Yüce Allah zekatın gizli olarak verilmesinin daha faziletli olduğunu haber vermiştir. Fazileti yanında bu sadaka günahlara kefaret olur. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Sadakayı gizli olarak fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Bu günahlarınıza kefaret olur.”
Bir fakir, fakirliğini açıkça söyler, istemek için elini açar, iffet ve şerefini koruma yerine dilenmeyi ve zilleti tercih ederse, bu durumda senin de ona yapacağın iyiliği açıklamanda bir mahzur yoktur. Eğer, sünnete uyarak, ya da bu konuda başkalarına örnek olup sana uyulsun niyetiyle zekatını açıktan verir, diğer insanlar için de bir teşvik olmasını düşünürsen bu güzeldir. Böylece diğer Müslümanların da zekat vermede seninle yarışması temin etmiş olursun. Bu ayrıca, fakirleri doyurmak için teşvik etmeye girer. Allah Teala bizleri buna teşvik etmiştir.
“Size verdiğimiz rızıklardan açıktan ve gizli olarak intak ediniz.” (Müzzemmil, 20) ayeti hakkında şunlar söylenmiştir: Gizli olarak verilecek şey, nafile sadakalar; açıktan verilecek ise farz kılınan zekattır.
“Malınızın zekatını veriniz ve Allah için karz-ı hasende bulunun/güzelinden borç verin” (Hud,88) ayeti hakkında da şöyle denmiştir: “Karz-ı hasen nafile cinsinden olan ibadetlerdir.” “O helal maldır” diyenler de olmuştur.
Allah Teala bir ayette şöyle buyurmuştur: “Zekatlarınızı açıktan verirseniz o ne güzeldir.” (Bakara,271)
Görüldüğü gibi burada sadakayı açıktan verenler methedilmiştir. Ancak bu durum, açıkça isteyen, elini açıp dilenen insanlara karşı açıktan verildiği zaman güzel olur. Nitekim ayette, “Eğer onu fakirlere gizli olarak verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır” (Bakara,267) buyrulmuştur.
İtikaf Nedir?
İTİKAF
İtikaf, bir mescidde veya mescid hükmündeki bir yerde ibadet amacıyla bir süre vakit geçirmek demektir. İtikaf yapan kimseye “Mutekif” denir.
İtikaf yapan biri, bütün vakitlerini ibadete, namaza ayırmış demektir. İtikaf çok şerefli bir ibadet olup, Allah Teala’nın mabedine sığınıştır. Kendini dış dünyadan uzaklaştırıp, dünyayı değil ahireti dert etmektir.
İtikaf, ilahi huzurda boyun büküp, “Ya Rabbi, günahlarımla kapına geldim, kusurumu bildim, sana yöneldim, bağışlanmadıkça beni buradan çıkarma” demektir. İtikaf sayesinde insanın maneviyatı yükselir, kalbi nurlanır, ilahi feyiz ve yardımlara nail olur.
Peygamber Efendimiz, Medine’ye geldikten sonra vefatına kadar her ramazan ayının son gününde itikafa girerdi.
İTİKAFIN ÇEŞİTLERİ
1-Vacip İtikaf
Adak suretiyle yapılan itikaf vaciptir. En az bir gündür, gündüz oruçla geçirilir.
2-Sünnet İtikaf
Ramazan ayının son on gününde yapılan itikaf sünnetir.
3-Müstehap İtikaf
Vacip ve sünnet olan itikaflar dışında yapılanlardır. Belirli bir vakit ya da süresi yoktur.
İTİKAFIN ŞARTLARI
1-İtikafa giren kimse Müslüman, akıl sağlığı yerinde ve temiz olmalıdır. İtikaf sırasında mescidde ihtilam olan kimse, dışarı çıkarak gusül abdesti alır ve yeniden itikafa devam edebilir. Temyiz yaşındaki iyiyi kötüyü ayırt edebilecek durumdaki çocuğun itikafı da geçerli olur.
2-İtikafa niyet edilmiş olmalıdır. Niyetsiz olursa geçersiz olur. Kalp ile niyet etmek yeterlidir.
3-İtikaf beş vakit namazın kılındığı bir mescidde veya mescid hükmündeki bir yerde yapılmalıdır. Büyük camilerde yapılması daha faziletlidir. Kadınlar kendi evlerinde mescid edinecekleri bir odada itikafta bulunabilirler.
4–Vacip itikafta, itikaf yapan oruçlu olmalıdır. Sünnet olan itikaf zaten ramazan ayı içerisinde olduğundan oruçlu olunacaktır. Müstehap itikafta oruç şart değildir.
İTİKAFI BOZAN ŞEYLER
1-Cinsi münasebette bulunmak
İster kasten, ister unutarak olsun cinsi münasebet itikafı bozar. İnzal olması şart değildir. İtikaf yapan kimse için, zevcesi ile cinsi münasebet haramdır. Cinsi münasebet dışındaki hareketlerde inzal olmadıkça itikaf bozulmaz. İtikaf halinde uykuda ihtilam olmak da itikafı bozmaz.
2-Özürsüz olarak mescidden çıkmak
İtikaf yapan kimse özürsüz olarak mescidden bir süre çıkacak olursa itikafı bozulur. Sünnet veya müstehap itikafta bir özür bulunsun ya da bulunmasın dışarı çıkmak itikafı bozmaz. Ancak çıkma sebebi dini, zaruri veya tabii ihtiyaçlar içinse bu geçerlidir. Örneğin itikaf yaptığı mescidde Cuma namazı kılınmıyorsa, Cuma namazı kılmak için başka mescide gitmek dini bir özürdür.
3-Hastalık hali
İtikaf sırasında birkaç gün baygınlık veya akıl hastalığı arız olursa itikafı bozulur. İyileşince devam eder. Vacip itikafta kaza yapmak gerekir. Nafile itikaf için tercihe bağlı olarak kaza gerekmez.