Hz. İbrahim’in Duası
Allah’ın halili Hz. İbrahim sabahladığı zaman şöyle derdi:
“Ey Allah’ım! Bu yepyeni bir gündür. Bu bakımdan bugünü benim için ibadetle aç, mağfiret ve rızanla kapat! Bugün de bana nezdinde kabul olunacak haseneyi ihsan eyle. O haseneyi geliştir ve benim için onu kat kat çoğalt ve bugün de işleyeceğim günahları benim için affet. Çünkü çok affeden ve her çeşit nimetlerle kullarına ihsanda bulunan, kullarını çok fazla seven, daha istemeden önce onların isteklerini bilip takdir eden sensin!”
Ravi diyor ki: “Bir kimse Hz. İbrahim’in duasıyla sabahladığı takdirde o günün şükrünü eda etmiş sayılır.”

Hz.Adem’in Duası
Hz. Aişe Validemiz şöyle demiştir:
“Allahü Teala Adem kulunun tövbesini kabul etmek istediği zaman, Hz. Adem Kabe-i Muazzama’yı yedi tur ziyaret etti. Kabe ise, o gün yapılmış bir bina değil, kırmızı bir tümsek idi. Sonra Hz. Adem kalkarak iki rekat namaz kıldı. Namazın akabinde şöyle dua etti:
‘Ey Allah’ım! Sen benim gizli tarafımı ve açık yanımı biliyorsun. Benim mazeretimi kabul eyle. Sen benim ihtiyacımı biliyorsun. O halde isteğimi bana ihsan eyle. Sen benim nefsimde ne varsa onu bilirsin! O halde benim günahlarımı da affeyle. Ey Allah’ım! Ben senden kalbime mübaşeret eden bir iman ve dosdoğru bir yakin istiyorum ki, onun sayesinde bana isabet etmesi yazılanın bana isabet edeceğini bileyim. Ey ikram ve celal sahibi olan Allah! O iman ve yakin sayesinde bana nasip ettiğine razı olayım.’
Bunun üzerine Allahü Teala Adem kuluna şöyle vahyetti:
‘Ben seni affettim. Senin zürriyetinden kim senin duanla beni çağırırsa onu da affederim. Onun gam, kasavet ve kederlerini kaldırırım. Fakirlik damgasını onun kaşlarının arasından söker atarım. Her ticaretin ardından ona kar sağlarım, dünya ister istemez ona gelir, hatta o dünyayı istemese bile…’ ”
Hz. Ali’nin Duası
Hz. Ali, Resulullah’ın şöyle dediğini rivayet eder:
“Allah her gün nefsini methü sena ederek şöyle buyurur:
“Muhakkak ben alemlerin Rabbi olan Allah’ım. Muhakkak Allah benim. Benden başka ilah yoktur. Hayy (diri) ve Kayyum benim. Muhakkak Allah benim, benden başka ilah yoktur. En büyük ve en yüce benim. Muhakkak Allah benim. Benden başka ilah yoktur. Ben doğurmadım ve doğurulmadım. Muhakkak Allah benim, benden başka ilah yoktur. Affedici ve bağışlayıcıyım. Muhakkak Allah benim, benden başka ilah yoktur. Her şeyin başlatıcısı benim ve her şey bana dönecektir. Aziz (galip), Hakim (hikmet sahibi), Rahman, Rahim ve ceza gününün sahibi, hayır ve şerrin yaratıcısı, cennet ve cehennemi yoktan var eden, Vahid, Ehad, Ferd ve Samed benim. Görünür ve görünmez durumları bilen benim. Melik (saltanatı devamlı olan), Kuddus (her türlü noksanlıktan uzak olan), Selam, Müheymin ve Mümin (her şeyi gözetip koruyan), Aziz (her şeye galip gelen), Cebbar (kullarının halini ve ihtiyaçlarını düzelten), Miitekebbir (azamet sahibi), Halik (yaratıcı), Kebir, Müteali (yüce), Muktedir (her şeye güç yetiren), Kahhar (kahredici), Halim ve Kerim benim. Sena ve mecde (hamd ve şükre) layık olan benim. Sırrı ve sırdan daha gizli olanı bilirim. Kadir ve Rezzak benim. Bütün yaratıkların üstünde bulunan benim.’ ”
Bu duaya istinaden üstadım İmam Gazali der ki:
“Söylediğimiz şekilde ‘ancak benim’ mealindeki cümlelerin öncesinde ‘Benden başka ilah yoktur’ cümlesi zikredilmiştir. Bu bakımdan kim bu isimlerle Allah’ı çağırırsa, o şöyle devam etmelidir: ‘Muhakkak sensin Allah! Senden başka ilah yoktur. Sen doğurmadın ve doğurulmadın…’ (Yani duada Allah konuşuyor gibi tabirler kullanılmıştır. Ancak o duayı okuyan bir kimse aynı tabirleri değil de Allahüteala’ya hitap eder bir şekilde duayı okumalıdır.)
Bu kelimelerle Allah’ı çağıran bir kimse ibadet edip secdeye devam edenler defterine yazılır. Öyle ibadet edenler ki, yarın mahşerde Muhammed, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerle celal evinde komşuluk yapacaktır.
Onlara, yer ve göklerde Allah’a ibadet edenlerin sevabı kadar sevap yazılacaktır. Allah Hz. Muhammed’in s.a.v ve seçkin her kulunun üzerine salat ve selam eylesin!”

Hz. İsa’nın Duası
Hz. İsa şöyle dua ederdi:
“Ey Allah’ım! Ben istemediğimi uzaklaştırmaya, umduğum faydayı elde etmeye muktedir olmadığım bir vaziyette sabahlamış bulunuyorum. Kuvvet ve kudret ise senin elindedir. Ben amelimin sorumlusu olarak sabahlamış bulunuyorum. Bu bakımdan benden daha fakir bir kimse yoktur.
Ey Allah’ım! Düşmanımı sevindirecek şekilde beni gülünç duruma düşürme. Dostumu benim felaketimle üzme. Musibetimi dinimde tahakkuk ettirme. Dünyayı bana en büyük hedef olarak kılma.
Ey Hayy ve Kayyum olan Allah! Bana merhamet etmeyeni, bana musallat kılma!”
Hızır ile İlyas’ın Duası
Hızır ve İlyas her mevsimde bir araya geldikleri zaman şu kelimeleri okuyarak ayrılırlar:
“Allah’ın ismiyle! Allah neyi dilerse o olur. Kuvvet ve kudret ancak Allah’ındır. Allah neyi dilerse o olur. Her nimet Allah’tandır. Allah neyi dilerse o olur. Hayrın tamam Allah’ın kudretindedir. Allah neyi dilerse o olur. Kötülüğü insanlardan uzaklaştıran sadece Allah’tır.”
Kim sabahladığı zaman bu duayı üç defa okursa yangından, boğulmaktan ve hırsızlıktan Allah’ın izniyle emin olur.
Maruf el-Kerhi’nin Duası
Muhammed bin Hasan şöyle demiştir: “Maruf el-Kerhi bana dedi ki:
‘Beşi dünya ve beşi de ahiret için olan on sözü sana öğreteyim ki, o sözlerle Allah’ı çağıran bir kimse, Allah’ın o sözlerinin yanında olduğunu görecektir.’
Bunun üzerine Maruf el-Kerhi’ye dedim ki:
‘O sözleri bana yaz!’
Maruf ‘Hayır yazamam. Ancak Bekir bin Hanis’in bana defalarca tekrar ettiği gibi ben de sana defalarca tekrarlamak suretiyle okuyayım’ dedi. O sözler şunlardır:
‘Dinim için, dünyam için, beni ilgilendiren meselelerim için kerim olan Allah bana kafidir. Bana zulmedenden daha kuvvetli bulunan alim olan Allah bana yeter. Bana kötülükle yaklaşanın belini kırabilecek derecede şiddet ve kuvvete sahip olan Allah bana kafidir. Rahim olan Allah ölüm anında bana kafidir. Kabirde sorguya çekildiğim anda Allah bana kafidir. Hesap zamanında kerim olan Allah bana kafidir. Mizanın yanında latif olan Allah bana kafidir. Sırat’ın yanında, kadir olan Allah bana kafidir. Allah bana kafidir. İlah ancak O’dur. O’na yaslanırım. O büyük arşın sahibidir.’ ”
Süleyman bin Mutemer’in Duası ve Tesbihi
Yunus bin Ubeyd, Rum diyarında şehit olan bir zatı rüyasında görür ve o zata sorar: ‘Sen öbür dünyada amellerden en üstününün hangisi olduğunu gördün mü Şehit ‘İbni Mutemer’in tesbihlerinin Allah nezdinde büyük bir mevki işgal ettiğini gördüm’ der.
O tesbihler şunlardır:
‘Allah her türlü eksikliklerden münezzehtir. Hamd Allah’a mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah her şeyden yücedir. Günahtan dönüş ve ibadete yöneliş ancak yüce ve büyük olan Allah’ın kuvvetiyledir.’
Bu sözleri Allah’ın yaratmış olduğu mahlukların sayısınca ve bundan böyle yaratacaklarının sayısınca, yarattıklarının ağırlığınca ve bundan böyle yaratacaklarının ağırlığınca, yaratmış olduklarının dolusu ve bundan böyle yaratacaklarının dolusu kadarınca, göklerin ve yerin dolusu kadarınca ve bütün bunlar kadar ve bunun birkaç misli kadar, bu tespihleri tekrar eder söylerim.
Bu tesbihleri mahlukatın sayısınca, arşın ağırlığınca, rahmetin enginliği kadar kelimelerin sayısınca, rızasının varacağı kadar ve razı oluncaya kadar söyler, tekrar ederim. Bu sözleri, O benden razı oluncaya kadar, dünya var olalıdan bugüne kadar, mahlûkatın onu andığı kadar ve bundan böyle kıyamete kadar her sene, her ay, her cuma, her gün, her gece, saatlerin her birisinde, her kokuda, her nefeste, ebediyen, bir ebetten öbür ebede, dünya ebedinden ahiret ebedine ve bütün bunlardan daha fazla, öncesi eksilmez ve ahiri gelmez ve sonu alınmaz bir şekilde bu kelimeleri söyler ve tekrar ederim.”
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...