Tevbe Suresi 51.Ayet

Tevbe Suresi veya Berae Suresi, Kur’an’ın dokuzuncu suresidir. Sure 113 ayetten oluşur. Tamamı Medine’de indirilen indiriliş sırasıyla 113. suredir. Sure ismini, Allah’ın kendisine samimiyetle inanan ve tövbe edenleri affedeceğini bildirdiği 104. ayetinden almaktadır.

Screenshot_1

Kul len yusibena illa ma keteba Allahu lenâ huve mevlana ve’alaAllahi felyetevekkelilmu minun

De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” 

Tefsiri

Ayette her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğu, O’nun bilgisi dışında hiçbir şeyin olamayacağı ve her insanın Allah’ın kendisi için belirlediği kaderi yaşadığı haber verilmektedir. Dünya var olduğundan beri yaşayan tüm insanların doğumları da, ölümleri de dahil her iş Allah’ın izniyle, O’nun belirlediği şekilde ve zamanda gerçekleşmektedir. Yeryüzünde olan ve insanların nefislerinde meydana gelen her durum Yüce Allah’ın dilemesi dışında gelişmeyeceğine göre her zaman Rabbimize tevekkül etmek, Allah’ın kullarından istediği ve kişinin yaratılışına da en uygun tavır olacaktır. Müminler her şeyin, öncesi ve sonrasıyla Allah Katında yazılı olduğunu, Allah’ın yazdıkları dışında kimseye hiçbir şeyin isabet etmeyeceğini, nasıl, nerede ve hangi iş üzerinde olurlarsa olsunlar, Allah’ın tüm yaptıklarını çok iyi bildiğini, sonsuz akılla yaratılmış bir kadere tabi olduklarını bilirler.

Hz. Fatıma’nın Hicreti

Hz.fatıma

Hicret mukaddes bir göçtür. Hicretan, iki hicret demektir. Bununla sahabelerin bazılarının önce Habeşistan’a sonra da, Mekke’den Medine’ye yaptıkları hicretler kastedilmektedir. Mutlak olarak hicret deyince Mekke’den Medine’ye olan hicret anlaşılmaktadır. Peygamber Efendimiz bu hicrete katılmıştır.

Müşrikler tarafından, ashabına yapılan hakaret ve eza üzerine Hz. Peygamber onlara hicret için izin vermiştir. Mekke devrinin 13. yılında Medine’ye muhaceret başlamıştır. Mekke müşrikleri, Medinelilerin bir kısmının Müslüman olduklarını biliyorlardı. Hz. Peygamber’in oraya gidip, Medine’yi İslam’ın kalesi yapmasından korktular. Buna mani olmak için teşebbüse geçtiler.

Önce Hz. Peygamber ile Hz. Ebu Bekir’in Hicret Etmeleri

Mekkeli müşrikler, Hz. Peygamber’i öldürmek, hapsetmek veya sürgün etmek için toplandılar. Peygamberimiz, ilahi vahiyle bu durumdan haberdar oldu. Bu hadise Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır:

“Hatırla ki, o kafirler, seni tutup bağlamaları veya seni öldürmeleri veya seni yurdundan çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlar. Onlar tuzak kurarlarken Allah da tuzak kuruyordur. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Enfal,30)

Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir beraber gece karanlığında Sevr mağarasına gittiler. Hz. Peygamber’in ayak izini kaybettirmek için o gece Hz. Ali, Resulullah’ın emri ile onun yatağında yattı. Müşrikler ise Peygamberimizin evinin etrafını kuşattılar. Sabah olunca baktılar ki Hz. Ali kapıdan çıkıyor. Hz. Ali’den Peygamberimizi sordular. O: “Ben bilmiyorum” dedi. Böylece müşrikler anladılar ki, Hz. Peygamber Mekke’den çıkmıştır. Her yere bakarak aramaya başladılar. Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir’in içinde bulunduğu mağaranın yanına kadar geldiler. Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir onların ayak seslerini işitti, Ebu Bekir korktu. Kur’anı- Kerim, buna işaret etmektedir:

… Onlar mağaradaydı; o arkadaşına: üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona emniyetini indirdi…” (Tevbe,40)

Mağaraya sığınmalarından üç gün sonra, dördüncü günün sabahında, daha önce anlaştıkları kılavuz Abdullah İbni Ureykıt öncülüğünde Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir develere binip Medine’ye doğru harekete geçtiler. Hz. Ebu Bekir’in azatlısı Amr b. Füheyre de onlarla beraberdi. Müşrikler tarafından, bütün civar kabilelerine Resulullah’ı ele geçirene Kureyş’in yüz deve vaat ettiği duyurulmuştu. Bundan Beni Müdlic aşireti de haberdar oldu.

Beni Müclid aşiretine sahil yolunda iki deve ile dört kişinin geçip gittiği haberi ulaşınca Süraka İbni-i Malik el-Müdlici, 100 deveye tamah ederek onların arkalarına düştü. Ancak Süraka onlara yetişip tam kafileye saldıracağı zaman, atının ayakları diz kapaklarına kadar kuma gömüldü. Atını bir doğru doğrultamadı. Süraka’nın ricası üzerine Hz. Peygamber dua etti. Cenab-ı Hakk’ın kabul buyurması üzerine o halden kurtuldu. Ve Süraka sahabeliğe namzet iyi bir dost oldu.

Hz. Peygamber’in hicret kafilesi, deve yürüyüşü ile 13 günlük olan Mekke’den Medine’ye 8 günde gelmiştir.

Hz. Fatıma, Medine’ye, Ümmü Gülsüm ve Sevda bintu Zem’a ile Beraber Gelmiştir

Hazreti Fatıma

Hz. Peygamber hicret ettiği zaman aile efradını Mekke’de bırakmıştı. Medine’ye yerleştikten sonra, Peygamberimiz Harise’yi, yardımcısı Ebu Rafi ile birlikte Mekke’ye gönderdi. Onlara iki deve ve 500 dirhem de para verdi. Mekke ile Medine arasında bulunan Kudeyd’e geldiklerinde Harise 500 dirhem ile üç deve satın aldı. Mekke’ye varıp Ebu Rafi, Hz. Fatıma, Hz. Ümmü Gülsüm ve Hz. Sevde bintu Zem’a’yı Medine’ye götürdüler. O sırada Hz. Peygamber, mescidi inşa ediyor ve etrafına da evler yaptırıyordu. Ailesini yapılan evlere yerleştirdi.

Şehit Kime Denir?

şehit

Şehit, dinimizde Allah yolunda vefat etmiş Müslümanlara verilen makamdır. Kur’an‘da sıklıkla bu kimselerin kurtuluşa erdiği, ahiretteki makamlarının diğer insanlardan üstün olacağı belirtilir. Şehit; nefsini Allah’a satıp, Allah yolunda savaşandır.

Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz. (Bakara, 154)

Allah yolunda hayatını feda eden kimseye şehit denir. Bu kimselere şehit denmesi ya cennete gideceklerine şehadet edildiği, yahut vefat anında bir kısım rahmet meleklerinin hazır bulunup şehadet ettiği, yahut da o kişi kendisi Cenab-ı Hakk’ın huzurunda olduğu halde rızıklandırılacağı içindir. Lügat manası ile de şehit; “şahid (hazır bulunan)” demektir. Şehadet; dinimizde fevkalade yüce bir mertebedir.” (Müslim)

“Müminlerden öyle erler vardır ki, (o gün) Allah’a verdikleri sözde durdular. Öyle ki onlardan kimi adağını yerine getirdi (şehit oldu), kimi de (şehit olmayı) bekliyor! Fakat onlar hiçbir şekilde verdikleri sözü değiştirmediler.” (Ahzab, 23)

“Öyle ise, dünya hayatını ahiret karşılığında satan o bahtiyarlar Allah yolunda savaşsınlar! Artık kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, bunun üzerine ileride ona büyük bir mükafat vereceğiz.” (Nisa, 74)

“Samimi olarak Allah’tan şehitlik dileyen kimse yatağında da ölse Allah onu şehitlerin mertebesine ulaştırır.” (Müslim)

“Boğularak ölen şehittir. Yanarak ölen şehittir. Gurbette ölen şehittir. Yılan ve benzeri haşeratın ısırmasından dolayı ölen şehittir. Karın sancısından dolayı ölen şehittir. Çöken evin altında kalan şehittir. Damdan düşüp ayağı veya boynu kırılarak ölen şehittir. Üzerine taş yuvarlanarak ölen şehittir. Meşru ölçüde kocasını kıskanan kadın Allah (cc)yolunda cihad eden gibidir. Ona bir şehit mükafatı vardır. Malı uğrunda öldürülen şehittir. Canı uğrunda öldürülen şehittir. Din kardeşini savunurken ölen şehittir. Komşusu uğrunda öldürülen şehittir. İyiliği emredip kötülüğü sakındırırken ölen şehittir. (İbn-i Asâkir)

sehitlik

“Bir Müslümanın bir hakkı zulmen elinden alınır da bu uğurda mücadele ederken öldürülürse, şehit olmuş olur.” (Müsned)

“Allah fisebilillah savaşırken arkadaşları bozguna uğrayıp geri kaçan, kendisi taşıdığı sorumluluğu bilip düşmana karşı yeniden hücuma geçen ve sonunda şehit edilen bir kişiye hoşnutluğundan hayret eder. Aziz ve Celil olan Allah melekelerine şöyle der: “Kuluma bakın! Katımdaki mükafata olan arzusu ve azabımdan korkusu sebebiyle yeniden hücuma geçti ve sonunda şehit edildi.” (Ebu Davud)

“Kişi ilim öğrenirken ölürse şehit olarak ölmüş olur.” (Bezzar)

“Size en cömert kimsenin kim olduğunu haber vereyim mi? Allah, bütün cömertlerden daha cömerttir. Ben adem oğullarının en cömert olanıyım. Benden sonra onların en cömerdi ise Allah’ın kendisine ilim verip bu ilmi yayan kimsedir. Bu kimse Kıyamet Günü tek başına bir ümmet olarak diriltilecektir. Bundan sonra en cömert olan ise şehit edilinceye kadar Allah yolunda nefsinden fedakarlıkta bulunan kişidir.” (Ebû Ya’la)

“En şerefli ölüm şehit olarak ölmektir.” (İbn-i Asakir)

“Şüphesiz ki Allah, müminlerden nefislerini ve mallarını, karşılığında Cennet hakikaten onların olmak üzere satın almıştır! (Onlar) Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (Allah tarafından onlara) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da söz verilen bu Cennet, Allah’ın kendi üzerine hak bir vaaddir. Ve Allah’dan daha çok sözünü yerine getiren kim olabilir? Öyle ise yaptığınız bu alışverişinizden dolayı sevinin! İşte büyük kurtuluş ise ancak budur!” (Tevbe, 111)

Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Zat-ı Zülcelal’e kasem olsun; Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup gazada tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim.” (Buhari)

“Allah yolunda hicret edip, sonra öldürülenler veya ölenler ise, mutlaka Allah onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Muhakkak ki Allah, elbette rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Hacc, 58)

“Gurbette ölmek şehitliktir.” (Kütüb-i Sitte)

“Allah’ın öyle kulları vardır ki, onları öldürülmekten korur, güzel ameller içerisinde ömürlerini uzatır. Rızıklarını güzelce verir. Onları afiyetle yaşatır, ruhlarını yataklarında huzur içerisinde aldığı halde onlara şehitlik makamını verir.” (Taberani)

“Kıyamet günü Allah katında şehitlerin efendisi Abdülmüttalib’in oğlu Hamza ile zalim bir idareciye, ayağa kalkarak ona iyiliği emredip kötülükten sakındıran ve bu yüzden o idarecinin öldürdüğü kimsedir. (Hakim)

“Emin, dürüst, Müslüman tacir Kıyamet Günü şehitlerle beraberdir.” (Kütüb-i Sitte) 

Tuğçe Kazaz Namaz’la Boyun Ağrısında Kurtuldu

Tugce Kazaz Namaza Başladı
Tugce Kazaz Namaza Başladı
Tugce Kazaz Namaza Başladı

Tuğçe Kazaz tesettüre girdi, Tuğçe Kazaz kapandı,  Tuğçe Kazaz namaza başladı, Tuğçe Kazaz hak yolunu buldu desek inanır mıydınız? Ancak Tuğçe Kazaz namazla boyun ağrısından kurtulmuş. Daha önce de evlendiği eşi sebebiyle din değiştiren Tuğçe Kazaz bambaşka medyatik bir açıklamasıyla karşımıza çıktı. Tuğçe Kazaz‘ın namaz kılması, sosyal medyayı da salladı. Ülke TV’ye konuk olan Tuğçe Kazaz, namazın hayatına getirdiği faydalardan bahsetti. “Tuğçe Kazaz Namaz’la Boyun Ağrısında Kurtuldu” yazısını okumaya devam et

Namaz Olmasaydı

namaz

İmam-ı Beyheki şöyle buyurmuştur: “Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.” Namazın dinimizdeki yeri tarif edilemeyecek kadar büyüktür. İbadetler içinde en faziletlisi namazdır. Hadis-i şeriflerde sıklıkla namazın öneminden bahsedilir. Kur’an-ı Kerim içerisinde birçok âyette namaz vurgulanır.

Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Şüphesiz ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.
Ankebut Suresi (29), 45

Ayette de belirtildiği gibi namaz gerçekten şuurla ve hakikatına erilerek kılınırsa insanı her türlü çirkinlikten, uygunsuz davranıştan, edep dışı hareketlerden alıkoyar. İnsana huzur verir, hem bedenen hem ruhen temizlik sağlar.

Eğer tövbe ederler, namazı kılarlar, zekatı verirlerse onları serbest bırakın.”
Tevbe Suresi (9), 5

Bu ayet ise müşrikleri kapsamaktadır. İman edip namaz kılmayı ve zekat vermeyi kabul edenler için, daha önce yapmış oldukları şeyler, küfür ve haksızlıklar bağışlanır. Çünkü İslam insanın geçmişini örter, kişi hayata yeni başlamış ve dünyaya yeni gelmiş gibi muamele görür.

Peki dinimizin direği namaz olmasaydı bizi nasıl bir dünya beklerdi?

Öncelikle insan namaz ile günde 5 defa düzenli olarak Allah’ı, kendini ve sorumluluklarını hatırlar. Başıboş yaratılmadığını, yaptıklarından dolayı hesaba çekileceğini bilir. Namaz olmasaydı Rabbimiz bu kadar sık aklımıza gelmeyebilirdi.

Yaratıcımıza şükür etme isteğimiz, namazın yokluğunda çeşitli hurafelerle baş edilemez bir hal alır insanlar saçma uygulamaların peşine düşebilirdi.

Bize kul olduğumuzu hatırlatan namaz olmasaydı insanların kibiri artabilir, kul olduğunu unutur ve kendini yüksekte görebilirdi.

Namaz olmasaydı namaz kılarak kavuştuğumuz huzur, ruhen yaşadığımız rahatlık ve günahlardan arınma duygumuz elimizden gidebilirdi.

Namaz Allah’a ulaşmanın en özlü ve en mükemmel yoludur, namazın yokluğu bunalımların içinde kaybolmaya sebebiyet verebilirdi.

Kabe'de Namaz

Namaz insana planlı hareket etmeyi öğretir. Namaz kılan bir insan, gününü beş vakte böler. İşlerini ona göre organize eder. Namazın yokluğunda bu tertibi yakalamak zor olabilirdi.

Bildiğimiz üzere namaz için abdestli olmak, bedenin, namaz kılınacak yerin ve elbisenin temiz olması şarttır. Bu da insanlara temiz olmayı öğretir. Namaz olmasaydı bu denli temizlik pek mümkün olmayabilirdi.

Tüm bunları düşündüğümüzde hayatımızda namaz olduğu için şükür etmeliyiz.