Fatiha’nın Sırrı

Fatiha SuresiMekke döneminde inmiştir. Yedi ayetten oluşur. Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi olduğu için “başlangıç” anlamına gelen “Fatiha” adını almıştır. Kur’an’ın içerdiği esaslar öz olarak Fatiha’da vardır. Fatiha Suresi, eşsiz güzellikte bir dua, bir yakarıştır.

Efendimiz (s.a.v) buyurdular;

“Cebrail (a.s) bana dedi ki: Allahü Teala sana selam söylüyor ve buyuruyor ki:

Kul benim huzurumda namaza durup “Allahu Ekber” dediğinde onunla aramızda bulunan perdeyi kaldırırım.

Kul “elhamdü” dediğinde Allahü Teala, “Hamd kime mahsustur?” diye sorar, o da “lillahi” diye cevap verir.

Allahü Teala, “Allah kimdir?” diye sorunca “Rabbilalemin” der. “Alemlerin Rabb’i kimdir?” buyurunca “Errahmanirrahim” der.

“Rahman ve Rahim kimdir?” diye sorunca “Malikiyevmiddin” der. Bunun üzerine Allahü Teala,

“Ey kulum, din gününün sahibi benim” der. Kul, “İyyake na’budu ve iyyake nestein (Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz) deyince Allahü Teala,
“Ey kulum, mademki yalnız bana kulluk edip yalnız benden yardım istiyorsun, o halde istediğini dile ki sana verilsin” buyurur.

Kul “İhdina (bize hidayet et) deyince Allahü Teala,
“Hangi hidayeti istiyorsun?” buyurur. Kul “Essırata’l-müstakim (Sırat-ı müstekimi, doğru yolu) deyince Allahü Teala,

“Hangi yolu istiyorsun?” diye sorar. Kul “Sıratallezine en’amte aleyhim” (Kendilerine in’am ettiğin bahtiyarların yoluna) deyince Allahü Teala:

“Ey meleklerim, siz de şahit olun ki ben bu kulumu, kendilerine nimet verdiğim peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber kıldım” buyurur.
Kul, “Ğayri’l-mağdubi aleyhim veleddallin (Ne o gazap olunanların, ne de sapkınların) deyince Allahü Teala tekrar meleklere, “Şahit olun ki ben bu kulumu nimet verdiğim kimselerden kıldım, gazaba uğramışlardan ve sapkınlardan eylemedim” buyurur.

Kul “Amin” deyince onunla beraber bütün melekler de “Amin” derler.

Fatiha Suresi

Fatiha Suresi, Mekke döneminde inmiştir. Yedi ayetten oluşur. Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi olduğu için “başlangıç” anlamına gelen “Fatiha” adını almıştır. Kur’an’ın içerdiği esaslar öz olarak Fatiha’da vardır. Fatiha Suresi, eşsiz güzellikte bir dua, bir yakarıştır.

fatiha1_7

Okunuşu

1- Bismillahi’r-Rahmani’r-Rahim.

2- Elhamdulillahi Rabbi’l-alemin.

3- Er-Rahmani’r-Rahim.

4- Maliki yevmi’d-din.

5- İyyake na’budu ve iyyake neste’in.

6- İhdine’s-sırata’l-mustakim.

7- Sırata’l-lezine en’amte aleyhim. Ğayri’l-meğdubi aleyhim ve le’d-dallin.

Anlamı

1-Bismillahirrahmanirrahim

2-4 Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah’a mahsustur.

5-(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

6-7 Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.

Fatiha Suresi Bizlere Ne Anlatıyor?

Kur’an-ı Kerim’in bilgi, irşad ve talimatla ilgili bütün muhtevası “bilinmesi ve inanılması gerekenler” ve “yapılması gerekenler” diye ikiye ayrılabilir. Birincisinde Allah, peygamberlik, gayb alemi hakkında bilgiler, öğütler, misaller, hikmetler ve kıssalar vardır. İkincisinde ise ibadetler, hayat düzeni gibi ameli, ahlaki hükümler ve öğretiler vardır. Fatiha suresi bütün bunları ya sözü veya özüyle ihtiva etmektedir ya da bu konularda aklın önünü açarak ona ışık tutmaktadır.

“Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki       Allah’a mahsustur.”

Hamd şuurunu taşıyan bir mü’min, mü’minlik kıvamında belli bir noktaya gelmiş demektir. Çünkü Rabbimiz insanın çok az şükreden bir varlık olduğunu farklı ayetlerde ifade ediyor. Dolayısı ile hamd ve şükür bilincinde olmak mümin için güzel bir seviyedir. 3.ayette geçen “Rahman ve Rahim” Rabbimizin bu dünyada bütün yaratılanlara rahmeti ve şefkatini ifade ediyor. Mümin Rabbinin bu sıfatlarının farkına vararak ümit içinde olmalıdır. 4. Ayette geçen “hesap ve ceza gününün maliki” ifadesi bir korku ve teslimiyeti ifade etmektedir. İnsanın evladından, eşinden kaçtığı ve herkesin kendi derdine düştüğü mahşer anında tek söz sahibi olan Allah’tır ve bu dehşetli günün azabından korunmak için Allah’a sığınmanın tek yolu O’na ibadetle yaklaşmak ve O’ndan yardım istemektir.

“(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.”

Mümin bu ayet-i kerimeyi söyleyerek acizliğini itiraf eder ve Rabbinden bir hidayet talebinde bulunur. Çünkü artık bir kulluk şuuruna ermiştir.

“Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.”

Mümin “gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil” diyerek gidilmemesi gereken kendisini cehenneme götürecek bu yoldan Rabbine sığınmaktadır. Her namazda Fatiha Suresi’nin ayetleri arasında dolaşan mümin aslında Rabbine karşı ümit ve korku duyguları arasında gidip gelmektedir. Müminin Allah’ın rahmet ve gazabı karşısında içinde olması gereken bu durum bize Hazret-i Ebu Bekir (r.a.)’nın ruh halini hatırlatır.

 

Takva

Takva kelimesi sözlüklerde “İnsanın, ibadet ve güzel işler yaparak kendisine acı verecek durumlardan korunması” şeklinde tarif edilir. Seyyid Şerif el-Cürcani, et-Ta‘rifat isimli terimler sözlüğünde takvanın “Allah’a itaat ederek O’nun vereceği cezalardan korunmak; insanın kendisini, yaptığı veya yapmadığı şeyler yüzünden müstahak olacağı ukubattan yine Allah’a itaat ederek koruması” anlamına geldiğini belirtir. Aynı alimin kaydettiği diğer bazı tariflere göre takva, “Kulun masivadan sakınmasıdır; dinin edep ve erkanına saygılı olmaktır; insanı Allah’tan uzaklaştıran her şeyden uzak durmaktır; nefsani hazları terk etmek, yasaklardan uzak durmaktır; gönlünde Allah’tan başka hiçbir şey görmemendir; kendini hiçbir kimseden daha iyi diye düşünmemendir; Allah’tan başka her şeyi terk etmektir; sözde ve davranışta Hz. Peygamber’e uymaktır.

Fahreddin er-Razi, Bakara suresinin 196. ayetini tefsir ederken, takva için, “bütün dini ve ahlaki ödevleri yerine getirme, din ve ahlakın sakıncalı bulduğu tutum ve davranışlardan da kaçınma” anlamını içeren bir tanım yapmıştır. Tanınmış mutasavvıf Ebu Talib el-Mekki’nin tarifi ise daha kısa fakat oldukça kapsamlıdır: “Takva bütün iyilikleri kapsayan bir isimdir” . Kur’an-ı Kerim’de, ahiret inancının yoğun olarak işlendiği ilk zamanlarda inen ayetlerde takva, Allah’ın şiddetli azabına karşı siper vazifesi görecek olan korku ve kaygı şuurunu ve bu şuurun bir sonucu olarak Allah’ın buyruklarına uyup yasakladığı şeylerden titizlikle kaçınmayı ifade eder. Ancak zamanla, İslam cemaatinin hem sayı hem de keyfiyet bakımından gelişmesine paralel olarak, takva kavramının içeriğinin de geliştiği ve zenginleştiği görülür. Bakara Suresinin hac ile ilgili 197. ayetinde bazı kötülükler, ahlaki olmayan davranışlar sıralandıktan sonra mutlak olarak iyiliğin önemi vurgulanmakta, ardından da genel olarak kötülükleri terk edip iyilikler yapmaya şamil bir kavram olarak takvanın önemi ifade edilmektedir. Burada takvanın “en hayırlı azık” şeklinde nitelendirilmesi onun dini ve ahlaki hayat için vazgeçilmezliğine işaret eder.

Yine Bakara Suresi’nde (2/237) takvanın, bağışlama ve feragati de kapsayan geniş ahlaki içeriğine işaret edilmiştir. Maide Suresinin 8. ayetinde takva, adaleti de içine alan yüksek bir fazilet olarak gösterilir. Sosyal hayatın düzeni için adaletin gerekliliği göz önüne alınacak olursa, bu ayete göre takvanın, artık sadece ferdi ve vicdani fazilet değil, aynı zamanda toplumsal düzenin de bir gereği olduğu ortaya çıkar. Takvanın bu sosyal fonksiyonu, Hucurat Suresinin 13. ayetinde evrensel boyutta ele alınmıştır. Burada Allah’ın bütün insanları bir erkekle bir kadından (Adem ile Havva) yarattığı; birbirleriyle (üstünlük ve soyluluk yarışına girişmek, sürtüşmek ve çatışmak için değil), tanışıp bilişmek için onları halklara ve kabilelere ayırdığı ifade edildikten sonra “Allah nezdinde sizin en şerefliniz, takvada en ileri olanınızdır” buyrulmuştur. Kanaatimizce insanlığın eşitliği ve evrensel barışçılık ilkelerini vurgulayan ifadelerin ardından, en büyük değer ölçüsü olarak takvanın zikredilmesi, bu erdemin, söz konusu ilkelere saygı anlamını içerdiğine de işaret eder.

Nitekim az önce değindiğimiz, şahitlikte adaleti gözetmeyi emreden Maide Suresinin 8. ayetindeki takvada da eşitlik ilkesine saygı anlamı vardı. Mustafa Sadık er-Rafii İ‘ca- zü’l-Kur’an adlı eserinde (s. 100 vd.) takvanın eşitliğe esas teşkil etmesi bakımından Kur’an ahlakının temeli sayılması gerektiğini belirtir. Hz. Peygamber, kendisine yöneltilen, “İnsanlar arasında en büyük kerem sahibi kimdir?” sorusuna, “Takvada en ileri olanlardır” (Buhari, “Enbiya”, 8, 14, 19) cevabını vermiştir. Bilindiği gibi “kerem” hem “şeref ve itibar” hem de “cömertlik ve yardım severlik” anlamına gelir. Böylece takva sahibi insanın, “insanlara karşı iyiliksever, aynı zamanda da değerli ve şerefli insan” olduğu anlaşılmaktadır. Takvanın bu ahlaki ve insancıl içeriğini ifade eden daha başka örnekler de vardır. Mesela Feth Suresinin 26. ayetine göre müşrik Araplar’ın kalbinde “Cahiliye hamiyeti” vardır; Peygamber ve arkadaşlarının hasleti ise “sekinet ve takva”dır. Burada Cahiliye hamiyeti, barbarlık, küstahlık ve saygısızlığı; sekinet ve takva da ağır başlılık, uygarlık, insanların şeref ve haysiyetlerine saygı anlamını taşır.

Takvanın anlamı konusundaki ilginç örneklerden biri de onun “haya” ile ilişkisini gösteren A‘raf Suresinin 26. ayetidir. Burada “takva elbisesi” deyimi kullanılarak dolaylı bir üslupla takva, günah duygularını örtüp kapatan, bastıran ve böylece günah işlemeyi önleyen bir koruyucu, ruhu bezeyen bir erdem şeklinde takdim edilmektedir. Yani elbise bedeni kapattığı, koruduğu ve süslediği gibi takva da hem ruhumuzun kötü duygularını örter hem de ruhumuzu süsler. Böyle olunca takva sahibi kişinin kaba, haşin, haksız, isyankar, şehvet düşkünü, aç gözlü, edepsiz, hayasız olması düşünülemez. Takvanın aynı zamanda bir kibarlık erdemi olduğunu gösteren ayetler de vardır. Burada önemle vurgulanması gereken husus, takvanın daima tazim, hürmet, saygı gibi kelimelerle ifade edilen yüksek ahlaki fazilet için kullanıldığıdır.

Fakat takva, her şeyden önce Allah’a, O’nun koyduğu kurallara saygıdır; bunları ihlal etmekten sakınmaktır. Takvanın bu şekilde saygıyı ifade ettiğini gösteren güzel bir örnek de Hac Suresinde (30-32. ayetler) geçer. Benzer bir yaklaşım aynı surenin 37. ayetinde geçen, “Kurbanlarınızın etleri de kanları da Allah’a ulaşmaz; fakat O’na sizin takvanız ulaşır” mealindeki ayette görülüyor. Bu ayet açıkça, bütün dini ve ahlaki faaliyetlerimizi Allah’a saygı ve O’nun rızasını kazanma niyetiyle yapmamız gerektiğini gösteriyor. Bazı ayetlerde takva, bütün kötülükleri ifade eden “fücûr” kelimesinin zıddı olarak geçmektedir (bk. eş-Şems 91/8-10); Sad Suresinin 26-28. ayetlerinde ise siyasi ahlakı da içine alacak şekilde kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de takvanın karşıtı olarak “zulüm” de gösterilmiştir. Casiye Suresinin 19. ayetinde bildirildiğine göre “Zalimler birbirinin dostudur; Allah da takva sahibi olanların dostudur.” Bu ayette zulüm, daha ziyade inkarcıların Allah’a ve İslami ilkelere karşı inatçı ve anlamsız direnişlerini, Müslümanlara reva gördükleri haksızlıkları ifade eder. Açıkça görüldüğü üzere, Kur’an-ı Kerim’in büyük önem verdiği takva kavramı, bütün bu bilgilerden çıkan sonuca göre başlıca şu iki anlamı içermektedir:

a) Takva, itikadi konularda yanlış ve batıl inançlara kapılmaktan, ameli ve ahlaki konularda eksik, kusurlu, kötü, zararlı ve haksız davranışlardan, İslam dininde esasları belirlenmiş olan hayat tarzına uymayan bir yaşayıştan sakınmak, uzak durmaktır.

b) Takva, bütün faaliyetlerde, ödevlerin yerine getirilmesinde, her türlü kötülüklerin terk edilmesinde öncelikle Allah’tan ittika etmektir; yani Allah korkusunu, O’na karşı saygılı olmayı ön plana çıkararak bu saygıyı bütün davranışların ve hayatın temeli yapmaktır. Buna göre takva bütün ahlaki erdemlerin temelidir ve insan ona sahip olduğu oranda diğer erdemlere de sahip olur.

 

Kaynak: http://www.diyanet.gov.tr

Regaip Kandili

Regaip kelimesi arapçadır ve “reğa-be” kökünden gelmektedir. Reğa-be kelimesinin anlamı, herhangi bir şeyi arzulamak, istemek, ona doğru meyletmek ve onu elde etmek için uğraşmak demektir. Reğib kelimesi ise reğabe’den türemiştir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, talep edilen anlamlarını taşır. Reğibe’nin çoğulu ise “Reğaip” dir.

Regaip Kandili

Receb ayının ilk cuma gecesine Regaip Kandili olarak bilinir. Bu geceye Regaip ismini melekler vermişlerdir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha faziletli olur. Allah, bu gecede müminlere ragibetler yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri, geceyi ibadetle dolu dolu geçirenleri affeder. Bu gece yapılan dualar kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere sayısız sevaplar bahşedilir. Regaip Kandili’ni ibadetle geçirmeli, namaz kılmalı, Kur’an-ı Kerim okuyup, tesbih çekip, tövbe istiğfar etmelidir. Perşembe günü oruç tutup, gecesini de ibadetlerle ihya etmek çok sevaptır. Receb ayında oruç tutmak oldukça faziletlidir.
Peygamberimizin Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Receb ayıdır. Bu Receb ayında oruç tutmanın muazzam sevapları var.

Din adamları kitaplarında şöyle yazmışlar: “Bu ay ekim, ekme, ziraat ayıdır. Sevaplı işler, oruç tutmak, tövbe etmek gibi güzel ve hayırlı şeyler yapılır. Bir mahsulün ekilmesi gibi ziraat, ekim ayıdır. Şaban ise bakım ayıdır. Ramazan ayı ise biçim ayıdır, yani mahsulün alındığı aydır.” demişler. Demek ki Receb ayı, bizi Ramazan ayına hazırlayan bir mevsimin başlangıcı olmuş oluyor. Bu yüzden “Receb ayı tövbe ayıdır.” demişler.

Şaban ayı ibadetlere devam etme ayıdır. Ramazan da mükafatlarını alma ayıdır. Böyle çeşitli kelimelerle bu ayların birbirleriyle irtibatlı olduğu beyan edilmiştir.

Regaip Kandili

Receb-i Şerif Duaları
10 Gün Subhanallahil Hayyi’l-Kayyûm
10 Gün Subhanallahil Ehadi’s-Samed
10 Gün Subhanallahil Gafuru’r-Rahîm

Bu duaları günde en az yüzer defa okunmanın fazileti oldukça fazladır.

 

Receb Ayında Yapılan İbadetler

Receb ayının ilk gecesini ibadetle geçiren sabaha bağışlanmış olarak çıkar. Recebin ilk gününün orucu üç senenin günahlarına, ikinci günü iki senenin günahlarına, üçüncü günü bir senenin günahlarına kefarettir. Sonraki her gün bir aylık bağışlamadır. Recebi ilk gününü oruçlu geçiren kimseden cehennem gökle yer arası kadar uzaklaşır.

 

Regaip Kandili Namazı

Recebin ilk cuması öğle ile ikindi arası 4 rekat namaz vardır. Her rekatta 1 Fatiha Suresi, 7 Ayetel-kürsi Suresi, 5 Felak Suresi, 5 Nas Suresi, 5 İhlas Suresi okunur. Selam verince “ La havle vela guvvete illa billahil aliyyil azimil kebiril müteali.” zikri okunur. Sonunda “Estağfirullahe ve etübü ileyhi” diye 10 kez tövbe edilir.

Regaip Kandili

Peygamber Efendimizin Okuduğu Dua

Efendimiz Hz. Muhammed, üç aylara geldiğinde diğer günlere nazaran ibadetlerini daha da artırıp ve sık sık şu duayı okuyordu: “Allahümme bârik lena fî recebe ve şa’bân ve belliğna ramazan.” Duanın anlamı şu şekildedir, “Allah’ım Recep ve Şaban ayını bize bereketli kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır.”

Kandiller geçidi olarak adlandırılan, Regaip, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinin de içinde bulunduğu 3 aylar, kendimizi denetleme ve değerlendirmenin, taat, ibadet ve şükürlerimizi artırmanın, bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yapıp geleceğe hazırlıklı olmanın bir vesilesidir. Regaip Kandili, müminlerin mağfiret mevsimi 3 aylara rağbet etmeleri ve onun taşıdığı manalardan, değerlerden istifade etmeleri gerektiğine dair mesaj yüklü bir gecedir.

 

 

Kur’an-ı Kerim’de Saklı Dualar

Dua

“Ey Rabbimiz! Bizlere dünyada ve ahirette güzellikler ihsan eyle azabından muhafaza eyle.” (Bakara, 201)

“Ey Rabbimiz! Sen bütün bunları boşuna yaratmadın. Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz. Bizleri ateşin azabından koru.” (Al-i İmran, 191)

“Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru.” (Al-i İmran, 147)

“Ey Rabbim! Beni o zalimler topluluğunun içinde tutma.” (Mü’minun, 94)

“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kafir kavme karşı bize yardım et.” (Bakara, 250)

“Ey Rabbimiz! Muhakkak sen, kimi ateşe sokarsan onu cezalandırırsın. Zalimler için yardımcı yoktur.” (Al-i İmran, 192)

“Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara, 286)

“Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul et, muhakkak sen, işiten ve bilensin.” (Bakara, 127)

“Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kafir topluma karşı bize yardım et.” (Araf, 155)

“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve Müslüman olarak bizim canımızı al.” (Araf, 126)

Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum.” (Hud, 47)

“Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (İbrahim, 38)

“Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizleri affetmezsen ve bizlere acımazsan hüsrana uğrayanlardan oluruz.” (Araf, 123)

“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” (İbrahim, 40)

“Bu hastalık gerçekten beni sarıverdi. Sen ise merhametlilerin en merhametli olanısın.” (Enbiya, 83)

“Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ve tesbih ederim. Ben zalimlerden oldum.” (Enbiya, 87)

“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.” (İbrahim, 41)

“Rabbim! Gireceğim yere doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. Çıkacağım yerden de beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.” (İsra, 80)

“Seni tenzih ederim ey Rabbim! Tövbe edip sana yöneldim ve iman edenlerin ilkiyim ben.” (Araf, 143)

kuran dua

“Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi affet. Bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” (Araf, 151)

“Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz sana yöneldik.” (Araf, 156)
“Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” (Kehf, 10)

“Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” (Taha, 25-26-27-28)

“Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” (Enbiya, 89)

“Ey Rabbim! Benim ilmimi artır.” (Taha, 114)

“Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.” (Mü’minün, 97)

“Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” (Mü’minün, 98)

“Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” (Mü’minün, 109)

“Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş Müslümanlar kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş Müslüman bir ümmet ver. Bize ibadet esaslarını göster ve tövbemizi kabul et. Şüphesiz sen tövbeleri kabul eden ve esirgeyensin. Ey Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder, onlara ayetlerini okusun, kitap ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.” (Bakara, 128-129)

“Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helaktir. Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.” (Furkan, 65-66)

“Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.” (Furkan, 74)

“Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat. Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.” Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.” (Şuara, 83-84-85)

“Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et.” (Ankebut, 30)

“Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (Haşr, 10)

“Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.” (Mümtehine, 4)

“Ey Rabbimiz! Bizi, inkar edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” (Mümtehine, 5)

“Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter.” (Tahrim, 8 )

“Ey Rabbim! Katından bana temiz bir zürriyet ver. Şüphesiz sen duaları işitensin.” (Al-i İmran, 38)

“Ey Rabbim! Kavmimin beni yalanlamasına karşı bana yardım et.” (Müminun, 26)

“Ey Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen indirilenlerin en hayırlısısın.” (Müminun, 29)

“Ey Rabbim! Ben ancak kendim ve kardeşimle baş edebilirim. Bizimle fasık toplumun arasını ayır.” (Maide, 25)

“Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!. Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar.” (Yunus, 85-86)

“Allah’ım! Ey Rabbimiz! Bize gökten sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Sen’den bir belge olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın.” (Maide, 114)

“Biz Allah’a güvendik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında sen hak ile hüküm ver. Sen hüküm verenlerin en hayırlısısın.” (Araf, 88-89)

“Ya Rabbi! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi kaydırma. Katından bize rahmet bağışla, sen çok bağışlayansın. Ey Rabbimiz! Kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları muhakkak sen toplayacaksın. Allah verdiği sözden kesinlikle geri dönmez.” (Al-i İmran, 8-9)

“Ey Rabbimiz! Biz iman ettik. İşlediğimiz günahları bağışla ve bizleri ateşin azabından koru.” (Al-i İmran, 16)

“Ya Rabbi! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür. Ya Rabbi! Elçilerine vaad ettiklerini bize ver, kıyamet gününde bizi hor ve aşağılık kılma. Sen kesinlikle vaadinden dönmezsin.” (Al-i İmran, 193-194)

“Ey Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar. Katından bize bir veli ve bir yardımcı gönder.” (Nisa, 75)

“Ey Rabbim! Bana mülkü sen verdin. Rüyaların yorumunu sen öğrettin. Yerin ve göklerin yaratıcısı sensin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni salihlere kavuştur.” (Yusuf, 101)

“Ey Rabbim! Beni ve ailemi kavmimin yapmakta oldukları şeyden kurtar.” (Şuara, 169)

“Ey Rabbim! Bana, ana ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat.” (Neml, 19)

“Allah’ım! Onu ve zürriyyetini kovulmuş şeytandan senin sığınmana veriyorum.” (Al-i İmran, 36)

“Bizi doğru yola ilet, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna; sapıkların ve gazaba uğrayanların yoluna değil.” (Fatiha, 6-7)

“Ey Rabbim! Bu beldeyi, güvenli bir belde yap. Beni ve oğullarımı putlara kulluktan uzak tut. Ey Rabbim! Çünkü putlar, kendilerine tapan birçok insanın sapmasına sebep oldular. Kim bana uyarsa şüphesiz ki, o benim dinimdendir. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz ki sen, af ve merhameti bol olansın. Ey Rabbimiz! Soyundan bazılarını, muharrem ve mukaddes evinin yanındaki çorak, zıraata elverişsiz vadiye, namazı kılsınlar diye yerleştirdim. Ey Rabbim! İnsanların kalplerini onlara meylettir. Onları meyvelerle rızıklandır ki, şükretsinler. Ey Rabbimiz! Hiç kuşkusuz sen bizim gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da çok iyi bilirsin. Yerde ve gökte, hiç bir şey Allah’tan gizli kalmaz.” (İbrahim, 35-38)